Aziz Üstel

Aziz Üstel

İstanbul’u İstanbullular bozdu önce!

İstanbul’u İstanbullular bozdu önce!

CEVAT Fehmi Başkut’un ‘Göç’ oyununda İstanbul halkının nitelik değiştirip Anadolulaşmasını eleştirilirken, onu haklı bulanlar çoğunluktaydı. Gerçekten de bir kentin kültür mirasını, özgün geleneklerini en iyi kentin yerlilerinin koruması gerekir değil mi?

Ama İstanbul’da sorun burada başladı.
Efendim, 1950’li yıllarda yaşamın zorluklarından bunalan İstanbullu çarşıda, pazarda, vapurda, tramvayda şaşkınca gezinirken, sağa sola çarpan ya da birinin ayağına basan Anadolu’dan göç etmiş gurbetçileri: “ Hop yavaş ol!.. Yürümeyi öğren!.. Bundan başka İstanbul yok oğlum!..” diye azarlardı.

Ama zaman gösterdi ki İstanbullular’ın bir çoğu da “Bundan başka İstanbul yok!” sözünün anlamını pek bilmiyordu. Laf aramızda bu gün de bilmiyor. Anadolu’dan göç başlamadan önce, İstanbullular’a birinin kalkıp İstanbullu olmanın anlamını açıklaması gerekiyordu. Örneğin evlerini yap-satçılara veren İstanbullular yıkılan ahşap yapılar yerine rengarenk, ucubeyi andıran iğrenç apartmanlar yaptıracaklarına daha düzgün, daha göze hoş gelen evler isteyebilirlerdi. Ama istemediler!..
İnsanlar sonsuza değin ahşap evlerde yaşayamazdı elbet. Kent betonlaşmak zorundaydı. Bunun için gerekli önlemleri almak, güzel ve planlı bir biçimde betona doğru değişimi sağlamak ise ne yöneticilerin, ne mimarların, ne de imar yetkililerinin sorunu oldu. Uzun yıllar boyunca ‘Ah güzel İstanbul’ sözü, gün geçtikce çirkinleşen İstanbul ile bir bakıma inceden inceden dalga geçen, anlamsız bir tekerleme oldu çıktı.

‘Biz eski İstanbul’luyuz’ diyenler, İstanbul’un nereye gittiğinin bilincinde bile değildir aslında.

İstanbul güzeldir; bunu herkes biliyor!..
Doğanın ve tarihin yarattığı, güngörmüş bir dünya başkentidir hatta. Başka İstanbul olmadığını söyleyenler, önce işgüzar bürokratların, sonra da güzelllikten zerre kadar nasibini almamış, gözünü hırs bürümüş kişi ve kuruluşların diktiği çirkin yapılara ses çıkarmadılar.. Betonarme yağmacıları önce eski eserleri tahrip etti ya da örttü, park yerleri bırakmadı, yeşillikleri yuttu. Lüks apartman dairelerinde oturanlar bile sokakları çamur deryasına önlerindeki körfez kanalizasyona dönüştükce sadece belediyellerden yakındılar. Belediyeden önce İstanbullu ve mahalleli olarak kendilerinin bazı şeyler yapmaları gerektiğini akıllarına bile getirmediler.

Bu gün ise kent dönüşüm projeleri İstanbul’u yavaş yavaş da olsa, derleyip toparlamayı amaçlıyor. Her köşeye konan taş, açılan her yeni yol toplumun tartışmasına, karşı çıkmasına ya da onayına konu olduğu gün, bu kente lâyık hemşehriler olabileceğiz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aziz Üstel Arşivi