Neden demokrasiye katlanamıyoruz?
Demokrasi "devlet dersi" değildir. Halka götürülemez, öğretilemez!
Halk kendi yaşadıklarından çıkartır onu; kafa göz yara yara öğrenir.
Sorun sadece devlette ve devletçi seçkinlerde mi?
Hayır! Partiler de zaman zaman bu noktada zorlanıyorlar.
En soldan, en sağa bütün partilerin demokratik hak ve özgürlükleri halka "ikram" ediyormuş havasına girmeleri bu yüzden...
***
Madalyonun "halk" tarafı da problemli!
Bir düşünün...
Demokrasi lafını duyunca içinden korkular geçmeyen kaç kişi var bu toplumda?
Genellikle "çoğunluğun tahakkümü" gibi algılıyoruz demokrasiyi ya da "azınlığın azgınlığı" na izin veren bir sistem olarak görüyoruz.
Oysa çok partili siyasi hayata geçeli yarım yüzyıldan fazla oldu.
Neden hâlâ birbirimize ve demokrasiye katlanamıyoruz?
Bazıları hiç sıkılmadan seçim meydanlarına "bizim beynimiz var" pankartlarıyla çıkıyor.
İyi de beyninde ne var?
Sakın beynin daha çok erken çağlarında; diyelim okulda "tepeden inmecilik" virüsü aşılanıyor olmasın!
***
Buyurun size eskilerden bir örnek.
1950'li yıllarda Yurttaşlık Bilgisi kitaplarına dönemin siyasi ruhuna uygun olarak eklenen "Okulda demokratik yaşayış" dersleri eklenmiş.
Ne güzel, değil mi?
Memlekete çok partili demokrasi gelmiş ve bu hava çocuklara da yansıtılmış. Ama nasıl?
Kitap diyor ki, "sağda solda oyalanmadan, başında kasketin, elinde çantanla okuldan evine dön."
Kitap diyor ki, "Sınıf mümessili seçerken en uygun ve terbiyeli öğrenciye oy ver."
Çocuğun bu buyruğa karşı yapacağı şey "başüstüne!" çekmekten başka ne olabilir!
***
Peki 27 Mayıs sonrası elden geçirilen bir Ortaokul Yurttaşlık Bilgisi kitabında Türkiye'nin demokrasiye geçişinin şöyle izah edilişine ne buyurursunuz!
"Halkın monarşi geleneklerinden kurtulup demokrasiye ayak uydurması için yeni bir siyasi terbiye görmesi gerekiyordu...
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra durum değişmişti. Atatürkçü gençler yetişmiş, çeşitli meslek çevrelerinde vazife almışlardı... Savaşı demokrasiler kazandı. O zaman, yurdumuzda da demokrasi sistemi kurma düşüncesi yaygınlaştı."
***
Aslında bu tür "ideolojik enjeksiyon" mekanizmaları hep çalıştı. Hâlâ da çalışıyor.
Özellikle 12 Eylül sonrası için medyanın ayrıca irdelenmesi gerekiyor.
Merkez medya yıllarca birtakım özgürlükleri su yüzeyine çıkartıp parlatarak gönlümüzü çaldı.
Ama asıl işlevi bizi alttan alta demokrasiye karşı kuşkuya düşürmek, her ciddi siyasal özgürlükten korkutmak, insan haklarını öcü gibi göstermek oldu.
Başardı da...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.