Gelecek nesillere dair
ABD’nin kurucu atalarından Jefferson’ın okuduğu William and Mary adlı üniversitede konuşma yaptığımda sizlerle paylaştığım bir konuya tekrar değineceğim bugün. Size Jefferson’ın öğrenciyken üniversitenin kitapçısından aldığı Kur’an-ı Kerim’den söz etmiştim. Jefferson Vahy’i incelemiş, kurmakta oldukları devletin hangi kaynaklardan istifade edebileceğini araştırmıştı. Yazdıklarında İslâm’a ve Osmanlı’ya yaptığı atıflar bunun bir göstergesiydi. Şimdi ABD Kongresi’nin Kütüphanesindeki manuskript bölümünde başkanlık yapan Şef James Hutson’ın yaptığı çalışmaya yer verelim: Her şeyden önce ABD’nin resmi kuruluşu olarak kabul edilen 1776 senesinde kuzey Amerika topraklarından binlerce Müslüman vardı. Bunlar Afrika kıtasından getirilmiş kölelerdi. Bunların arasında ülkelerinin prensleri veya üst düzey yetkilileri olanlar dahi vardı. Kurucu ataların fikir babası olarak kabul edilen İngiliz filozof John Locke 1689 senesinde hoşgörü üzerine mektup (Letter of Toleration) adını verdiği yazısında onyedinci yüzyıl İngiltere’sinden Müslümanlara ve tanrı inancı olan diğer dinlere tolore edilmesi gerektiğini vurguladı. ABD’nin kuruluşunda önemli yer tutan Virginia eyaletinde kampanya yaparken Jefferson da örnek aldığı Locke’in izinden giderek ‘Mahamdan’-aslen Muhammedan olarak o dönemde Müslümanlar için kullanılan tabir-, Musevi ve paganistlere hoşgörü talep etti seçmeninden. Arkadaşı Richard Henry Lee 7 Haziran 1776’da ABD Kongresine bir önerge sunarak Amerika’daki kolonilerin bağımsızlıklarını ilan etmesi gerektiğini ve gerçek özgürlüğün Müslümanları ve Hinduları da Hıristiyanlar yanında benimsemesi ve kucaklaması gerektiğini vurguladı. Jefforson daha sonra kendi biyografisinde 1786’da dini hürriyetler kanununu nasıl geçirdiklerini, bir kısım milletvekillerinin bu kapsamda sadece Hıristiyanların adının geçmesi gerektiğini savunduğunu ancak yapılan oylamada büyük bir çoğunluğun buna karşı çıktığını coşkulu bir dille anlatıyordu. George Washington da bir başka kanun kapsamında Müslümanların Hıristiyanların ibadetlerini destek olmak üzere oluşturulan vergi kanunundan muaf tutulmaları için gayretlerinden söz ediyor. 1810 yılına ait bir dokümanda da dönemin Adalet Bakanı kabul edilen Theopilus Parsons, 1780 Anayasasının deistlere, Müslümanlara, Musevi ve Hıristiyanlara aynı şekilde vicdan özgürlüğü verdiğini teyit etti.
İslamla ilgili genel kanı bu olmasına rağmen Amerika’nın kurucu ataları farklı görüşlere sahipti. O zaman temsilciler arasında bulunan bir baptist evanjelist mesela Peygamber Efendimiz’i Hazreti İsa ile mukayese edip Hazreti İsa’nın çok yumuşak biri olduğunu, İslam peygamberininse kindar olduğunu iddia ediyor ve Peygamber Efendimiz’i kılıç kullanarak dinini yaymakla ‘suçluyordu.’ Bir başka Presbitaryan rahip de benzer suçlamalarda bulunuyordu. Buna karşın 1783’te yaptığı bir konuşmada Yale Üniversitesi Rektörü Ezra Stiles, İslam’ın benimsediği ahlaki değerlerin Hıristiyan değerlerinden çok daha üstün olduğunu vurguluyordu. Kurucu atalar oluşturacakları ilk anayasada, barış içerisinde yaşayacak bir toplumun inşasında hangi adımların atılması gerektiği konusunda ve ceza ve ödüllendirmenin nasıl yapacağı üzerinde uzun müddet kafa yormuş, burada bahsedilen ifadeler de İslam’a referans yapılarak bu bağlamda gündeme gelmişti. Bu tartışmaların en ateşli döneminde Boston’da bir gazetede köşe yazarı bir Müslümanın ölümden sonra hayat anlayışı olduğunu, orada ödüllendirileceği veya cezalandırılacağını bildiğinden iyi ahlaki normlara gönülden bağlı olduğunu ve bunun imrenilecek bir özellik olduğunu yazmıştı. Benjamin Rush -ki Amerika’nın bağımsızlık beyannamesini Pensilvanya eyaleti adına imzalayan ve Jefforson’ın da yakın arkadaşı olan bir kişi- gelecek nesillerin dini değerlerden uzak büyümek yerine İslam’a veya Konfiçyus’a ait değerlerle yetiştirilmesini tercih edeceğini, İslam’ın moral değerlerine hayran olduğunu söylüyordu.
Asırlar evvel gelecek nesillerin hangi değerler üzerine yetişmesi gerektiğini tartışan bir Amerika’dan söz ediyoruz. Bugün dirilip Amerika’nın şimdiki gençliğini görseler ne düşünürlerdi acaba...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.