Çok güleceğiz, çok!
Muhalifler “olağanüstü kurultay” istemiş... İsterler. Zaten CHP’nin yaptığı en iyi şey kurultay toplamak, onu da kavgasız dövüşsüz bitirememektir.
Kemal Anadol öfkeli, “PKK avukatını mebus yaptılar” diyor.
Berhan Şimşek, “derhal ve acil kurultay” istiyor.
Şahin Mengü, sağcı Ergenekoncuların Meclis’e taşındığını, Tuncay Özkan gibi solcu Ergenekoncuların cezalandırdığını söylüyor.
Muharrem İnce ne diyor? Belli değil.
Nihayet, kaset mağduru Deniz Baykal da kafa çıkardı.
Yüzde 26’yı “başarısızlık” sayıyor.
Hayatında 26 görmemiş, yirmi buçuğu “zorlayarak” 21 kılmış müstafi genel başkan söylüyor bunu... “Bu yenilgidir” diyor. Kılıçdaroğlu’nun gitmesi gerektiğini ima ediyor.
Baykal kafa çıkarır da, Mustafa Sarıgül durur mu?
Sarıgül, üstelik, partiye sadakatini kanıtlamış bir genel başkan adayı. Kılıçdaroğlu ismi ortaya atıldığında, bu rüzgârla baş edemeyeceğini anlamış, yani Kılıçdaroğlu’nu pompalayan Doğan Medya Grubu’nun kösteklemesinden korkmuş, kendi elleriyle kurduğu “oluşumu” dağıtarak kenara çekilmişti.
Demek ki zamanını bekliyormuş.
Zamanıdır.
Hem, Baykal döneminde olduğu gibi, “ihraç tehlikesi” de yok.
Dün, birtakım basın yayın organlarında “Sarıgül gelecek” yorumu yer alıyordu.
Sarıgül’ün liderliğinde CHP’nin nasıl bir şekle bürünür?
Bence “amorf” bir CHP olur.
Daha önce de müjdelemiştim:
Solcuyla solcu, sağcıyla sağcı, futbolcuyla futbolcu olabilmiş ama müktesebatı konusunda ciddi kuşkulara sahip bulunduğumuz Sarıgül, genel başkan seçilmeye muktedir olabilirse, illa ki bir “şekil” verecektir partisine.
Bu da, konusuzluktan kıvranan köşe yazarları için iyi bir şey olacaktır.
Hep söylüyorum ya, “En rahat ve hiç zorlanmadan yazdığım yazılar, Allah eksikliğini vermesin, CHP yazılarıdır” diye.
Çünkü, yapı aynı, kafa aynı, politikalar aynı, politikaları oluşturan referanslar aynı.
Başarısızlık da aynı...
Baykal, “Başbakan olmadan politikayı bırakırsam, güzlerim açık giderim” diye neredeyse ilan vermişti.
Korkarım gözleri açık gidecek ve ezkaza partinin başına geçse bile Başbakanlığı tadamayacak.
Kılıçdaroğlu için de durum umut verici değil.
Sorun, esasında “Baykal, Kılıçdaroğlu, Sarıgül sorunu” da değil.
CHP devletten torpilli seçkinlerin, darbe sever bürokratların, “Kemalizm eksikliğinin bizi bu durumlara getirdiğini” söyleyen emekli öğretmenlerin, Hayatına Uludağ’dan başka bir dağ girmemiş Beyaz Türklerin fikir kulübü haline mi gelecek, yoksa gerçekte yoksulların, köylülerin, varoşların, koğulmuşların partisi mi olacak?
Sorun bu...
Bugüne kadar bağımsız hiçbir seçimi kazanamadılar.
Bundan sonra da kazanamayacaklar.
Tek “farklılığı” Kılıçdaroğlu yarattı yine de.
Zaman zaman ağzını bozsa da, bol keseden vaatlerle “yalan bir dünya” kursa da, farklı şeyler söylemeye çalıştı.
Bitti.
Kaldı ki, Kılıçdaroğlu’nun “yoksuldan yanaymış gibi” yapan politikalarını kazıdığınızda, alttan statükonun ve bürokrasinin sırıtan dişleri çıkacaktır. CHP budur. Bu olmadığına kitleleri inandıramamıştır.
Bol bol kurultay toplayacaklar, Doğan Medya Grubu’nda bol bol heyecan yaratacaklar, biz de güleceğiz.
Hem de “yazı konusu” çıkmış olacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.