Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Adamınız dökülüyor

Adamınız dökülüyor

Evet, başı belada... Evet sıkıntılı...

Bir süre daha “kurultay çağrısı” yapan muhaliflerle uğraşmak zorunda kalacak...

Bir süre daha kadim baş ağrısı “Mustafa Sarıgül meselesini” nasıl hale yola koyacağını düşünecek ve vakit kaybedecek.

Seçim şartları devam ediyor olsaydı işi kolaydı.

İki “Recep Bey demeci” patlatırdı, “Sallayın ağaçtan Recep düşecek” diye bir iki espri girişiminde bulunurdu, kim ne veriyorsa beş fazlasını verirdi, olmayan dış politika vizyonunu açıklardı, “Yorgo’dan sonra Beşar Esad’ı da biz kurtaracağız... Suriye için de projelerimiz var” derdi, İsrail’e serenat yapardı, okul birinciliklerini hatırlatırdı, ne kadar da başarılı bir sigorta müfettişi olduğunu anlatırdı, filan...

Seçim bitti...

Şimdi icraat zamanı..

Bizleri (yandaş basını) Yüce Divan’a gönderecek oy çoğunluğunu yakalayamadı ama “aziz milletimiz” tarafından bir kez daha kutsal muhalefet görevine seçildi.

Muhalefetiyle ülke sorunlarının çözümüne nasıl katkıda bulunacak?

Onu göreceğiz...

Hayır, elbette Baykal gibi yapmayacak.

Baykal, “Bu anayasa değişikliği de nerden çıktı?” diyordu...

Kapıları sıkı sıkıya kapatıyordu.

Çok sıkıştığında, “Buyursunlar... Ancak çay içmeye gelirler” diyordu.

Elbette bir yerlerden çıkmamıştı anayasa değişikliği, fantezi olsun diye de ortaya atılmamıştı, CHP’nin programında yazıyordu... Gerekli oy çoğunluğuna ulaştıklarında, yapacakları ilk iş, “beşibiryerde anayasası” dedikleri cunta anayasasını değiştirmek olacaktı.

Bu sözü hem programlarına yazdılar... Hem seçim meydanlarında dillendirdiler.

Kendilerini bağladılar yani...

İktidar partisi (yani AK Parti) “hadi” deyince de yan çizdiler.

Bakalım Kemal Kılıçdaroğlu ne yapacak?

O da “yeni anayasa” sözü verdi.

Eklemeyi de ihmal etmedi: “Kimseye kapımız kapalı değil. Ülke meselelerinin çözümü konusunda herkesle görüşürüz.”

Baykal gibi yapmayacak, görüşme kapılarını açık tutacak ama yine de bana güven vermiyor.

Nasıl mı anladım?

Seçim meydanlarında kalması gereken “sinik ruh haletini” devam ettiriyor da, oradan anladım.

Dün bir basın toplantısı düzenledi ya da ayaküstü gazetecilerin sorularını cevapladı.

Öyle şeyler söyledi ki...

Dehşetle irkildim.

Neredeyse terör örgütü PKK’yı, ateşkes kararını devam ettirmekle suçluyordu.

Ne olmalıydı yani?

Silahlar yeniden mi çekilmeliydi?

İşte efendim, 15 Haziran’a kadar süre verilmişmiş... Örgüt niçin suskunluğunu devam ettiriyormuş... Yoksa terör örgütü lideri ile hükümet arasında gizli kapaklı görüşmeler mi yapılıyormuş... Eğer böyleyse, AK Parti bölücü bir partiymiş, “Başbakan Erdoğan da en büyük bölücü başı”ymış...

Bunu söyleyen, Hakkâri’ye gidip “AB’nin şart koştuğu yerel özerklik”ten söz eden, Tunceli’ye gidip “Biz Atatürk’ün partisiyiz” diyen, bilmem nereye gidip “yerel özerklik demedim, mali özerklik dedim” diye tornistan eden Kemal Kılıçdaroğlu.

Diyarbakır’da da, “Yeni vatandaşlık tanımı şart... Türk sözcüğünü anayasadan çıkaralım” diye uçmuştu.

Hangi Kılıçdaroğlu’na inanalım?

Bu kafayla görüşme kapılarını sonuna kadar açsa ne olur, kapatsa ne olur! Oynamaya niyeti olmadıktan sonra...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi