Seçmen hep merkez sağ dedi

Seçmen hep merkez sağ dedi

Türkiye çok partili hayata geçip halkın önüne sandığı koyduğu günden bu yana, Ecevit’in 1970’lerdeki büyük çıkışını saymazsak, seçmen hep sağ partileri iktidar yaptı.

1960’larda birden kendini merkezin solunda ilan eden CHP aslında hep devleti, yasakları temsil eden, halkın inançlarından uzak ve ülkenin büyümesinden çok devletin güçlenmesini temsil eden parti olarak algılandı.

Oysa hem Adnan Menderes, hem Süleyman Demirel, hem Turgut Özal, hem de Recep Tayyip Erdoğan seçmen tarafından ekonomik kalkınma, inanç özgürlüğü ve bireysel zenginlik fırsatı olarak görüldü.

Aslında demokratik özelliklerini koruduğu, bu ilkeleri ihlal etmediği sürece bu ülkede merkez sağ, kişi hak ve özgürlüklerinin savunucu, bireyin yaşam alanının devlet karşısında genişlemesinin savunucu ve uygulamacısı oldu.

Asker her seferinde devlet aleyhine bozulan dengeyi eski haline getirmek, devletin güç alanını genişletmek için siyasete müdahale etti.

Bu darbeler özgürlük alanlarının genişlemesini arzulayan ve bu nedenle hep merkez sağ partilere oy veren geniş kitlelerde büyük hayalkırıklığı yarattı.

Darbelerin kendisine sol adını veren CHP tarafından desteklenip sahiplenilmesi ise bu partiye karşı şüphe ve öfke duyulmasına yolaçtı.

Sağa oy veren kitleler aslında Türkiye’nin dinamik yüzünü temsil ediyordu ve hala ediyor, bugün buna bir de dünyaya açık yüzü haline gelmeleri eklendi.

Dünyanın dört bir yanına yapılan ticaret farklı kültürleri tanımaya yolaçtığı kadar, Osmanlı’nın eski ihtişamlı günlerine özlemi de canlandırdı.

Bugün o sınırlara askeri yöntemlerle değil ama ticari faaliyetlerle, kültürel etkileşim yoluyla ve rol model ülke olarak ulaşmak mümkün.

Türk Hava Yolları bile bu büyüklüğe dönüşün bir simgesi olarak görülüyor ve uçuş haritasına eklenen her yeni ülke, oralara hiç gitmeyecek insanlar arasında bile heyecan yaratıyorsa, biraz da bu nedenledir aslında.

Yeniçeri’nin yerini pilot, hostes ve işadamları, atın yerini uçak almış durumda.

Seçmen bu değişimi ekonomik kalkınmayı hızlandıran merkez sağ politikaların sağladığının farkında.

Aynı politikaların Cumhuriyet’in İstanbul, İzmir, Ankara’dan ibaret 3 büyük şehire yolaçtığını, diğer kentlerin kaderine terk edildiğinin de farkında.

Kentlerindeki tarihi ve kültürel mirasa, buralarda bir zamanlar Ermeniler’in yaşadığını gösteren deliller olarak görülüp tahrip edilmesine sıcak bakan, destekleyen Cumhuriyet politikalarından farklı olarak bunları turizm cazibe fırsatı olarak restore eden yeni bir kültür bu.

Marx, “Bana bir ülkede üretimin nasıl yapıldığını söyleyin size o ülkenin yönetim biçimini, kültürünü söyleyeyim” der.

Bugünün Türkiyesi Marx’ın bu sözünü haklı çıkaracak bir örnek.

Ekonomisiyle dinamik, dünyaya açık, rekabetçi ama rakibi düşman görmeyen bir ticaret sınıfına denk düşen bir siyasi iktidar, buna paralel olarak gelişen bir kültür hayatı var Türkiye’nin.

Düşmanla savaşır, partnerle ticaret yaparsınız, AK Parti hükümetinin ‘’Komşularla sıfır sorun’’ politikası tam da bunu ifade ediyor.

Özetle, AK Parti bugün Türkiye’nin en dinamik, dünyaya açık kesimini temsil ediyor.

Onlarla işbirliği içinde Türkiye’yi hem değiştiriyor hem de dünyadaki yerini yeniden belirliyor.

Bu vizyonu koyacak yeni bir siyasi akım ortaya çıkmadıkça veya iktidar tarihi hatalara düşmedikçe bu siyasi tablonun değişmesi kolay görülmüyor.

Türkiye AK Parti tarafından temsil edilen merkez sağ iktidarla yaşamaya daha uzun yıllar devam edebilir, hesapları buna göre yapmak lazım.



Usta’nın yanında pişen isim: Bağış

Amerika’dan AK Parti’yi kurmaya hazırlanan Tayyip Erdoğan’ın daveti üzerine geldi.

Erdoğan’ın hep yanında oldu ki, yakın çalışanlar Başbakan’ın temposunu ve çalışma arkadaşlarından beklediği eforu iyi bilir.

Danışmanlıktaki başarısı onu bakanlık koltuğuna taşıdı.

Başmüzakereci ve Devlet Bakanlığı görevi sırasında AK Parti’nin Batı’ya açılan en önemli yüzlerinden biri oldu.

Avrupa Birliği ile ilişkilerin limoni olduğu dönemde bile temposunu düşürmedi.

Öyle bir tempo tutturdu ki, evinde yattığı geceler sayılı hale geldi.

Hem Ankara’yı, hem İstanbul’u, hem Washington’ı ve artık hem de Brüksel’i ve Avrupa başkentlerini çok iyi tanıyan, bilen, deneyimli bir siyasetçi oldu.

AK Parti iktidarının kenarda köşede kalabilecekken bulup çıkardığı isimlerden biri Egemen Bağış.

Başbakan Erdoğan’la yakın çalışma temposu elbette bir başka avantajı.

Yeni Kabinede olması beklenen güçlü isimlerden Bağış, yaşını da gözönüne aldığımızda Türkiye’ye daha uzun yıllar hizmet edecek bir isim.

Üstelik bir Usta’nın yanında pişti, oldu...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi