Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti midir?
Demokrasi 101 dersinin, bir başka deyişle de demokrasiyi çalışmaya yeni başlayanların öğrenmesi gereken ‘olmazsa olmaz kurallar’ın birinci maddesi, halk iradesinin ülke yönetimine yansıtılmasını sağlayacak tedbirlerin alınması gerektiği üzerine kuruludur.
Yani hakimiyetin millete ait olduğunun kayıtsız ve şartsız kabulüdür. Bunu güvence altına alacak ana başlıklardan biri demokrasi olarak kabul edilen ülkenin bir hukuk devleti olmasıdır. Hukuk devleti, adı üzerinde, hukuk kuralları üzerine kurulmuş, kanunlar çerçevesinde işleyen bir sisteme verilen isimdir. Hukuk devletinde istediğiniz gibi hareket edemezsiniz, hukukun gereği çerçevesinde kalmak, davranışlarınızı kanuni zemine oturtmak durumundasınızdır. Demokrasilere ait hukuk devletinde kanunlar karşısında herkes aynı muameleyi görür ve ayırımcılık yapılmaz. Kanunlar kişiye göre işlevselliğini kaybetmez veya kazanmaz...
Bir süredir ismim; yeni meclisin bağımsız milletvekillerinin yemin etme/me konusu çerçevesinde gündeme geliyor, Kavakçı olayı olarak siyasi tarihe kazınan gelişmeye çeşitli atıflarda bulunuluyor.
Bu konuda birkaç söz söylemek, bazı gerçekleri hatırlatmak gerektiğini düşünüyorum:
1999 genel seçimlerine girdiğimde her aday gibi YSK’ya başvurdum. Gerekli evrakları teslim ettikten sonra YSK adaylığımı onayladı. Böylece İstanbul birinci bölgeden dördüncü sırada Fazilet Partisi’ni temsilen aday olmuştum. Diğer milletvekili adayları gibi kampanyamı yürüttüm, zaten gecesiyle gündüzüyle, yedi sene boyunca partide gönüllü olarak çalışmış bir kadındım. Yani teşkilatın içinden geliyordum. 18 Nisan’da milletvekili seçildim. Mazbatamı İstanbul’da aldım. Böylece kanuna göre, milletvekili sıfatını taşımaya başladım. Geçen hafta, bugünkü siyasi gelişmelere atfen, TBMM Başkanı Şahin de milletvekilliği statüsünün mazbatanın alınması ile başladığını belirten bir açıklama yaptı, hatırlarsanız. Milletvekili statüsünü taşımak ne demektir... Özlük haklarından istifade etmek demektir. 2 Mayıs 1999 günü yapılan yemin töreniyle görevime başlamak istemiş olsam da malum o günün kemalistleri olan DSP (şimdiki CHP) tarafından fiziksel olarak engellendim ve yemin edemedim.
Yemin edemeyince komisyonlarda yani meclis çalışmalarında görev alamadım. Bir milletvekilinin yemin şartı komisyonlarda çalışma yetkisi ile alakalı, milletvekili statüsü ile ilgili değil. Yani milletvekili idim ama çalışamıyordum; çünkü çalıştırılmıyordum. Bu arada ilk maaşımı aldım. Üyesi olduğum partinin yetkilileri, maaşımı almam gerektiği konusunda beni ikna ettiler.
Zira bu, devlet tarafından “tanınırlık” anlamına gelecekti.
Maaşı aldım almasına ama hemen arkasından bana o ilk maaşı veren Meclis genel sekreteri görevden alındı. Bir daha da maaş alamadım. Bu ilk ve son maaşım oldu. Ev talep ettim (o dönemde milletvekillerine lojman tahsis ediliyordu). Çocuklarımın, ailemin, kendi güvenliğimizin sağlanması için lojman önemli bir unsurdu ancak o da verilmedi. Bundan sonra da hiçbir özlük hakkından hiçbir şekilde istifade edemedim.
Yemin töreninden yani 2 Mayıs 1999 tarihinden 11 gün sonra vatandaşlıktan çıkartıldım. Peki milletvekilliği statüm ne oldu? Dönemin DSP-MHP-ANAP hükümeti hemen YSK’ya başvurdu ve milletvekilliğimin iptalini istedi. YSK milletvekilliğinden düşürülmemin TBMM yetkisinde olduğunu söyleyerek istenen iptali gerçekleştirmedi. Peki milletvekilliğinden düşürüldüm mü? Hayır. Bu konuda geçerli olan anayasal prosedür uygulandı mı? Hayır.
Peki milletvekilliğim nasıl yok sayıldı? 13 Mart 2001 günü TBMM açılışında oturum başkanı olan MHP’li Ömer İzgi, Meclis günlük çalışmasına başlamadan önce “Kavakçı’nın milletvekilliği düşürülmüştür, okundu, bildirildi” diye bir açıklama yaptı. Bu kadar.
Anayasa ne oldu! Kanunlar ne oldu! Hiçe sayıldı. Bu kadar basit.
Konu ile ilgili AİHM’de ve Uluslararası Parlamenterler Birliği’nde açtığım davaları kazandım.
Geçenlerde gördüm, TBMM’nin hazırladığı albümde o dönemin milletvekilleri arasında benim de adım ve özgeçmişim var. Resmim yok. Buna göre eski milletvekili statüsünde olmalıyım bugün ama, yine de eski milletvekillerine sağlanan özlük haklarından istifade edemiyorum. Pasaport almak için yaptığım başvuru dahi cevapsız kaldı. Hem de AK Parti hükümeti döneminde. Anlayacağınız konu başörtülü bir kadın olunca Türkiye’nin hukuk devleti olup olmadığı hâlâ meçhul...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.