CHP'nin intihar girişimi

CHP'nin intihar girişimi

Meclis'teki yemin törenine giderken en azından "Yeni CHP"nin değişim ruhuna uygun sivil bir tavır ortaya koyacağı beklentisi içindeydim. Törenin başlamasına birkaç saat kala Meclis kulisinde CHP'nin tavrına ilişkin ilk ipuçları gelince şaşırdım. "CHP Meclis'e girecek ama yemin etmeyecekti."
Bu tavır ne CHP'nin kurucu parti geleneğiyle, ne pek uymadığı sosyal demokrat kimliğiyle ne de sivil siyasetle bağdaşıyordu. Peki, CHP böylesine ters bir tavrı nasıl savunuyordu?
Gün boyu Meclis kulislerinde bu sorunun cevabını aradım. Çok sayıda CHP milletvekili ve yöneticisiyle görüştüm. İlk karşılaştığım isim CHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Sencer Ayata'ydı. Sencer hocaya bu siyasi tavrın toplumda bir karşılığı olup olmadığını sordum.Cevabı kısaydı:" Bir siyasi krizi çözmek için gidilebilecek son nokta nedir? Seçmen iradesi... Biz o iradenin engellenmesine karşı çıkıyoruz."
Sivil iradenin yansıdığı ve çözüme dönüştüğü mekânın Meclis olduğunu belirtip ekledim:"Siz de bu zemini çalışmaz hale getirip, toplumu şoke ettiniz. Bu size ve Türkiye'ye ne kazandıracak?"
Prof. Ayata bu soruya da kısa bir cevap verdi: "Biz seçmenden oy aldık, bu sorumluluğu yerine getirmemek olmaz."
Aslında bu "Yeni CHP" yönetiminin "resmi görüşü"nü yansıtıyordu. O görüşmeden sonra hangi CHP yöneticisi ve milletvekiliyle görüşsem ilk sözleri hep aynı oldu. Ancak, sohbet biraz ilerleyince iş değişti.
Çok sayıda CHP'li ilk önce "resmi görüşü" açıklıyor, sonra da sessiz biçimde kulağıma eğilerek şöyle diyordu: "Doğrusu hiç iyi olmadı. Yemin etmemek doğru değil. CHP bir kitle partisidir. Çözüm üretilecekse burada üretilir. Ama ne yaparsın partide ayrılık olmasın diye sesimizi çıkartmıyoruz."
Bu çift kişilikli yapı son yılların CHP'sinin hâlâ değişmediğini gösteriyor. Deniz Baykal'ın CHP'si hep böyleydi. Kimse kendisi değildi. Bir ara CHP kulisinde Hurşit Güneş, Aydın Ayaydın ve İstanbul Cumhuriyet savcılığı da yapan Ercan Cengiz'le konuşuyoruz. Eski bir yargı mensubu yeni milletvekili Cengiz şöyle diyordu:
"Yargıçların verdiği kararı doğru bulmuyorum. Ama artık o nokta aşıldı ve sorun Meclis'in gündemine geldi. Biz AKP bir adım atsın diyoruz ama doğrusu çözüm önerisini bizim getirmemizdir."
Araya girip, "Sadece bunu söyleseniz Türkiye rahatlar. Peki, neden bunu söylemiyorsunuz?" diye sorunca savcının yüzünde soru işareti beliriyor.
Gördüğünüz gibi CHP'lilerin de içine pek sindiremediği bir protesto bu... Bu protesto ile CHP bir kez daha Türkiye toplumu karşısında derin bir sınav veriyor. Ergenekon sanıklarını aday yaparak girdiği çıkmazı, Meclis'i protesto ederek daha da derinleştiriyor. Böylece sadece toplumun oy vermeyen kesimlerini değil, kendisine oy verenleri de derin hayal kırıklığına sürüklüyor.
Şimdi gelelim asıl soruya: CHP bunu neden yapıyor?
Kimi Ergenekon'la ilişkilere, kimi siyaset tecrübesizliğine, kimi geleneksel kaos yaratma alışkanlığına bağlıyor ama soldan bakan bir CHP'linin söyledikleri ilginçti:
"Bu sosyal demokrat, sivil siyaset yapan CHP'nin değil, sola öykünen bir CHP'nin eylemidir. Belki de CHP'nin statükocudevletçi genetiği ancak böyle bozulur."
CHP içeriden böyle görünüyor. Peki ya dışarıdan?
Parlamenterler Birliği Başkan eski Anavatan milletvekili Hasan Korkmazcan'la kısa bir sohbet yapıyoruz. Korkmazcan parti adı anmadan şu tespiti yapıyor. "Meclis tarihini iyi bilmek gerekiyor. Bu Meclis kendiliğinden toplanan bir Meclis. Kimsenin toplanın demesi gerekmiyor. Bu Meclis'in bu özelliğine gölge düşürmemek lazım."
CHP'lilerin Meclis'te yemin etmek için Başbakan Erdoğan'dan, iki Ergenekon sanığını kurtarması için ilk adımı atmasını beklemeleri bu açıdan herkesi şaşırtıyor.AK Parti'nin güçlü isimlerinden eski bir bakan şöyle diyor: "CHP'liler, bu yaklaşımlarıyla Başbakan'dan açıkça yargıya müdahale etmesini istiyor. Bu Padişah gibi görmektir. Bu tam bir paradoks. Ya siyaset bilmiyorlar, ya da kötü niyetle yapıyorlar. Çünkü daha önce sivil diktaya gidiyor diye bir kısım medyayla el ele verip ortalığı az karıştırmadılar. Şimdi o yetkiyi kullanmasını istiyorlar."
CHP Meclis zemininde çözülebilecek bir sorunu Türkiye krizine dönüştürerek, ciddi bir risk altına girdi. Bakalım buradan dönüş için akıllı bir formül bulabilecekler mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi