Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

Ah, Gurbet Türküleri!-2

Ah, Gurbet Türküleri!-2

Yüreğimizdeki gurbeti feveran eden nağmeleri en çok türkülerde ararız. Âşık Reyhanî gurbeti çokça içimize düşürür: “Beden ruhuma gurbet el olmuş / Olsun sabret sus be ağlama gözüm.”

Merhum türkücü Muhlis Akarsu da gurbeti sazında dile getirenlerdendi: “Dost hasreti zor imiş / Her ah a zâr imiş / Dert adamı yer imiş / Yine gönlüm hoş değil.”

Kendi adıma gurbet duygusuna kapıldığım zaman, “dış gözleri kapalı” iki türlü ağır gurbet yaşamış Âşık Veysel’in türkülerini dinlerim: “Uzun ince bir yoldayım / Gidiyorum gündüz gece / Bilmiyorum ne haldeyim / Gidiyorum gündüz gece / Dünyaya geldiğim anda / Yürüdüm aynı zamanda / İki kapılı bir handa / Gidiyorum gündüz gece.”

İki kapılı bir han olan gurbetin içinden nasıl çıkacağız? Hangi ıstıraplara gark’olduktan sonra gurbetten kurtulacağız? Bilen var mı?

Başını alıp gurbet ellere gitmekle sevdiğine naz ve sitem eden bir âşığın dilinden “Yeşil ördek gibi daldım göllerle / Sen düşürdün beni dilden dillere / Başım alıp gidem gurbet ellere” türküsü çıkmaz mıdır? “Kırıldı kanadım kaldım çöllerde / Anasız babasız gurbet ellerde / Ya ben ağlamayım da kimler ağlasın” sözleriyle yüreğimizi ağır bir gurbet düşüncesine sokan Eğin türküsü her gurbetçinin dilinde bir sıla hasretini dile getirir. “Gurbette yâri olan âh etmeyip güler mi?” Diyen âşıka vereceğimiz bir cevabımız var mı?

Anadolu’da her evin evlâdı gibi sayılan asırların gönlümüzden düşüremediği nazenin ve kırılgan gurbetçisi Âşık Kerem’in, “Bir han köşesinde kalmışım hasta / Gözlerim kapıda kulağım seste / Kendim gurbet elde gönlüm heveste / Gelme ecel gelme üç gün ara ver / Al benden sevdamı yâre götür” türküsü ağır gurbet hâllerimizde bize yoldaşlık etmez midir?

Bir mânasıyla, Peygamber Efendimize olan hasreti dile getiren tasavvuf yüklü şu türkünün sözleri “iç gurbet” duygusunun tartışılmaz örneklerindendir: “Ayrılık hasretlik kâr etti cana / seher yeli sultanımdan bir haber / Selâmım tebliğ et kutb-ı cihana / seher yeli sultanımdan bir haber.”

Dünyalık gurbet, ana için bir yiğit oğlandan, eş için bir er kişiden ayrılığın adı değil midir? “Ana celâli yudular / başucunda döne döne” türküsünün sözlerinde evin direğinin ölümüyle ayrılığın ve beşerî gurbet duygusunun yürek dağlayıcı yanıp yakılışları yok mudur?

Gerek maişet için, gerekse vatan savunması için gurbete gidip de dönmeyen evlâdının arkasından gözlerinden kanlı kanlı yaşlar döken ana yüreğinin dilini türkülerde aramak lâzımdır: “Kırmızı gül demet demet / Gitti gelmez ol muhannet / Şol Revanda balam kaldı / Yavrum kaldı balam kaldı / Balam nenni yarum nenni.”

Ana yüreği askerlik gurbetine çıkan evlâdına duyduğu hasreti de yine bir gurbet türküsüyle dile getirir: “Aynalı beşikte canan bebek beledim / Büyüttüm besledim asker eyledim / Gitti de gelmedi canan buna ne çare / Yandı ciğerim de canan buna ne çare.”

Gurbete giden gelin kızın gurbet duygusundan kavrulan yüreğinden dökülüp anasına, babasına hasretini dile getiren şu türkümüz her hanede bilinir: “Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar / Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler / Annesinin bir tanesini hor görmesinler / Uçan da kuşlar malûm olsun ben annemi özledim /Hem annemi, hem babamı, hem köyümü özledim.”

Maazallah, gurbet derdine uğramak kötüdür. Anasına sitem ederek maddî gurbetlerde kıvranan bir gencin duygusunu yine türkülerden öğreniriz:” Gurbetteyiz şimdi hep ayrı ayrı / Ne sana ne bana dokunmaz hayrı / Çok arama beni bulaman gayrı / Çıkıp yollarıma bakanım benim.”

Gurbete alışamayan bir garibin duygularını bir türküden dinleyelim: “Pencereden kar geliyor / Gurbet bana zor geliyor.”

Âşıklık geleneğinde gurbette çile çekmenin şart olduğunu bilenlerdeniz şükür. Bu geleneği zâhirî ve bâtınî olarak sürdürmek isteyenlerin, âşıklığın son temsilcilerinden Sümmanî’ye kulak vermeleri gerek: “ Ervâh-ı ezelde levh ü kalemde / Bu benim bahtımı kara yazdılar / Gönül perişandır devr-i âlemde / Bir günümü yüz bin zâra yazdılar.”

En az üç nesil, Bekir Sıtkı Erdoğan’ın “Gurbetten gelmişim yorgunum hancı / Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş” mısralarını Yemen çöllerinden dönen bir gurbetzede gibi dost çevrelerine bir kahır, bir naz edasıyla sesli olarak okumuştur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Doğan İlbey Arşivi