AH!
Benim için bu toprakları ziyaret hep hüzün dolu olmuştur.. Mekke ve Medine’nin manevi ve tarihi dokusuna verilen zararlar beni üzmüştür.. Ümmetin hali beni üzmüştür, bu muhteşem buluşmadan gerekli bereketi, faydayı sağlayamamış olmak beni üzmüştür.. Kalabalıklar içinde yalnızlığım beni üzmüştür..
Hali perişanımız ortada.. Ama şükürler olsun ki, her şey düne göre daha iyi. Ama gitmemiz gereken yolun başındayız henüz ve önümüzde zorlu ve uzun bir yol var..
Suudi yetkililere de hem kızıyorum, hem üzülüyorum.. Dünya ve ahretlerini perişan ediyorlar.. Kadınlar ve gençleri için üzülüyorum.. Kaybolan bir nesil var.. İran’daki zorlama nasıl başörtüsüne zarar veriyor ise, sert bir uslupla, dışlayıcı ve baskıcı namaza yönlendirme çabaları da bu ibadetin ruhunu yaralamış gibi sanki..
Mekke’de Kudüs’ten söz etmeden “Miracı kutlayan” bir dini hiyerarşi var..
Suudilerin başına bir gelecek var ama, nedir bilmiyorum. Bana kalırsa uzun sürmez.. Yazık!
Herşeyden ve herkesten korkuyorlar.. Para ve iktidar hırsı gerçekleri görmelerini önlüyor sanki. ABD ve İngiltere’ye umutlarını bağlamışlar gibi.. İran korkusu ile nerede ise İsrail’le işbirliği yapacaklar.. Arap dünyasındaki halk hareketleri de uykularını kaçırmış..
ABD ve İngiltere Suudilere karşı ikili oynuyorlar sanki.. Bir halk hareketi ya da çatışma olursa bütün servetlerine el koyacaklar. Bu işin böyle gitmeyeceğini biliyorlar.. Destekleyecekleri alternatif de yok. O zaman uzun sürecek bir çatışma dönemi tek çözüm gibi. Hem silah satacaklar, hem iki tarafı da zayıflatacaklar ve sonra da gerekirse en azından petrol bölgelerine “barış gücü” çıkartabilirler.. Dünyanın enerji krizine girmemesi için “zorunlu olarak” askeri müdahale konusu gündeme gelebilir..
Bir İran-Suudi Arabistan savaşı İsrail’i de rahatlatır.. Bu savaş daha ilk günden Yemen-Suudi sınırında, Necran bölgesinde yeni bir devletin doğmasına da sebep olabilir..
İster misiniz böyle bir zamanda bölgede bir de sahte mehdilerin sebep olacağı bir “Mehdi fitnesi” çıksın.. Şunu görelim; Suudi Arabistan karışacak olursa bölgede sulh içinde tek ülke kalmaz..
Arap yarımadasında kaç ülke var bir bakalım: Irak, Suriye, Lübnan, Filistin, Ürdün, Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar, Bahreyn, Birleşik Arap Emirliği, Umman, Yemen ve İsrail.. Bu süreçte bir güç ve denge merkezi olarak Türkiye’nin önemi giderek artacak..
Azeri demiş ya, “Söylesem meni öldürürler, söylemesem, ben ölürüm!”
Suudi Arabistan’da bir sürü tutuklu insan var.. Hâlâ sorgusuz gözaltılar ve işkenceler yapıldığı iddia ediliyor. 11 Eylül’den sonra kemerler sıkılmış ama El Kaide korkusu ile sivri çıkışları olan tüm dini gruplar toplanmış. Eskiden “namaz polisliği” yapan Vehhabiler vardı. Artık onlar da yok. Ek kesme-kelle kesme törenleri de yapılmıyor 11 Eylül’den sonra.. Şeyh ailesinin yönetimdeki etkisi azalıyor. Suud ailesi daha fazla öne çıkmış durumda..
Suudi Hükümeti yabancılar üzerindeki baskılarını artırırken, yerli halk ekonomik bakımdan daha fazla destekleniyor..
Yabancılar üzerindeki baskılar ve geri dönenlerin anlattıkları Suudilerin dış dünyadaki imajını bitirecek gibi. Hani şu YAŞ kararı ile ordudan atılanların ordunun içindeki gerçekler konusunda halkı bilgilendirmesi gibi.
Yakın bir gelecekte Suudi ailesi ile ilgili ilginç bilgi, belge, ses, video ve fotoğraf kayıtları internete düşerse şaşmamak gerek. Aileden kişilerle ilgili o kadar çok şey anlatılıyor ki..
Suudiler keşke iş işten geçmeden bu kötü ve tehlikeli gidişe bir dur diyebilseler..
Fuhuş ve uyuşturucu batağına saplanmış bir Suud gençliğine doğru kötü bir gidiş var. Bir zamanlar uydu anteni yasaktı, ama artık internet ve cep telefonu var. Bu gençlere bir inanç, ruh, kimlik kazandıramazsanız, bunları ülke dışında pahalı okullarda okutarak bu kötü gidişi önleyemezsiniz.
Resmi bir mezhep icad etme projesi de çöktü.. Mutlak monarşiler dönemi de artık bitiyor.. Tiranlıklar, diktatörlükler, tek parti rejimleri.. Bu sürecin geri dönüşü de yok. Bu işler ne kadar geç sorun haline gelirse, bu işin tahribatı o kadar büyük olur.. Sorunları ertelemek bir işe yaramaz..
Kılavuzu İngiliz olanların başı hiçbir zaman huzura ermez. Suudi yönetimini, rejimin biçimini tayin eden Suudi halkı filan değil. Kudüs’ün elimizden çıkmasında da İngiliz parmağı var, Mekke ve Medine’nin Suudilerin kontrolüne verilmesinde de, İngilizler nerede ise bize bir de Halife tayin edecekti. Ama artık oyun bitti.. Şimdi Mehdilik kartını açacaklar gibi sanki.
Sıra Suudi Arabistan’a da gelecek. Er ya da geç ve kaybedecek taraf şimdiden belli. Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.