Kimler teknik devleti istemiyor kimler kabuk devlet peşinde
"Türkiye'nin bir numaralı sorunu nedir?" diyerek sorulduğunda, liberal demokrat olan kişilerin cevabı bugüne dek hep "askeri vesayet" oldu. Çünkü bir ülkede askeri vesayet kalkmadığı takdirde halkın sorunlarını çözmek mümkün olamıyor.
Niye derseniz... Çünkü halkın tercihleri bütçeye yansımıyor. Askerin tercihleri ülkenin bütçesinin harcama dağılımını belirliyor. Dolayısıyla fırsat eşitliğini sağlayacak, gelir dağılımını düzeltecek işlere, hizmetlere, altyapıya, adalet, sağlık ve eğitime para kalmıyor. Paralar, askerin tercih ettiği alanlara, alımlara, önceliklere gidiyor. O halde yapılması gereken ne? Son dokuz yılda AK Parti'nin yaptığını yapmak gerekiyor.
Peki son dokuz yılda AK parti ne yaptı? Bütçe harcamalarını eğitim ve sağlık lehine değiştirdi. 2002'de bütçe harcamaları içinde en yüksek payı güvenlik harcamaları alıyordu, şimdi sağlık ve eğitim harcamalarının payı öne geçti. Toplam kamu harcamaları içinde iç ve dış güvenliğin payı yüzde 10'a geriletildi, eğitim ve sağlığın payı yüzde 17'ye yükseltildi. Böylece vatandaş artık ölümü hastane kapılarında beklemekten, doktordan, hemşireden azar işitmekten kurtuldu. Okullarda bilgisayarlı sisteme geçildi. Çocuğunu aileye gelir getirsin diye okula göndermeyen fakir ailelere şartlı nakit desteği yapıldı ve böylece çocukların okullaşması sağlandı. Öyle ki, kız öğrencilerin okullaşma oranı yüzde yüze yaklaştı.
Önümüzdeki dört yıl içinde de artık her öğrenciye devlet elektronik kitap verecek. Dolayısıyla gelecek on ya da on beş yılda Türkiye'de fırsat eşitliği sağlanacak.
Hemen unutmadan siyasete dair en önemli soruyu soralım. Bir siyasetçinin ilk görevi nedir? İnsanların hayatını kolaylaştırmak ve fırsat eşitliğini sağlamaktır. İşte bu nedenle ABD'nin unutulmaz eski başkanlarından Bill Clinton yaptığı her seçim konuşmasını "Benim birinci görevim sizlere fırsat eşitliğini sağlamak" diyerek sözlerini tamamlardı. Doğru olan da bu. İşte AK Parti bu ilkeyi uyguluyor ve her seçimde oylarını çoğaltıyor.
Gelelim AK Parti'den beklenene... Liberal demokratlar, AK Parti'yi, AB sürecini durdurmakla, tam üyelikte gereken çabayı göstermemekle, demokratikleşmeden caymakla ve milliyetçiliğe kaymakla eleştiriyor. Oysa AK Parti Türkiye'nin en önemli sorununu daha doğrusu bir numaralı sorununu çözüyor. Askeri vesayeti geriletiyor.
AB sorunu ise AK Parti'nin gevşek davranmasından kaynaklanmıyor. Avrupa'nın Sarkozy ve Merkel gibi sağcı politikacıları değişmedikçe Türkiye'nin tam üyelik yolunda işi zor. Milliyetçiliğe gelince... AK Parti muhafazakâr bir siyasi çizgide olduğunu belirtiyor ama kafatasçı milliyetçi olmadığını sık sık vurguluyor.
Gelelim bundan sonra AK Parti'den beklenene... Çetin Altan yıllardır çok yerinde bir tespitle Türkiye'nin kabuk devletten teknik devlete bir türlü geçemediğini yazdı. Kabuk devlet, kamu hizmetlerini yapar gibi gösterip yapmayan devlet anlamına geliyor. İşte AK Parti, Çetin Altan'ın "kabuk devlet" olarak tanımladığı devletin içini dolduruyor, artık vatandaşına sağlık ve eğitim hizmetini doğru dürüst veren, çetelere teslim olmayan teknik bir devlete dönüştürüyor.
Bu süreçte, çetelere sahip çıkan ve askeri vesayetin sürmesi için yeni anayasa yapımının önünde engel çıkartanlara karşı durmak şart. Çünkü çeteler, yüksek faizden ve hayatın her alanında yaptıkları "şikelerden" besleniyor.
Faiz lobisinin sık sık AK Parti iktidardan gitsin de nasıl giderse gitsin çabasının nedeni işte bu. Devlet içi boş bir kabuk devlet olarak kalsın, parayı vatandaşına harcayan içi hizmetle dolu bir teknik devlet olmasın ve böylece kendi cepleri dolsun! Aslında her şey işte bu kadar basit.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.