Kemal Bey CHP’yi intihar sendromuna soktu!
CHP’nin hokus pokus, iki tavuk bir kasetle koltuğundan indirilen genel başkanı Deniz Baykal, Kılıçdaroğlu Kemal Bey’i uyarıyor: “Yemin bunalımını uzatırsan baraj geçemeyecek duruma düşeceğiz. Bırak bu inadı. AKP’nin oyu yüzde 60’ı buldu; biz ise yüzde 20’inin altına düştük. Bütçe görüşmeleri sırasında CHP’nin tek cümlelik katkısı olmayacak. Bunun hesabını halk bizden sorar.”
Bundan bir süre önce, halkın yüzde 50 oyla AK Parti’yi desteklemesini, Stockholm Sendromu olarak tanımlayan CHP genel başkanı, partisini intihar sendromuna soktuğunun bilincinde mi acaba?
Japonların ünlü amirali, Pearl Harbour baskınında Amerikan Pasifik Donanması’nı yok eden Yamamoto, söz konusu eyleme kalkışmadan önce “kısa dönemde kazançlı çıkacağımızı var saysak bile, orta vadede bu bir intihardır ve yok olacağımız kesindir. Çünkü bu baskının geçerliliğini salt halkımıza değil, elimizi vicdanımıza koyduğumuzda kendimize de açıklayamayız” diyerek İmparatordan kendi planına onay vermemesini rica edecek sağduyuyu önermişti. (Hiyoruki Agawa—Amiral Isoroku Yamamato—11. Basım—2007)
Kimi zaman önderler “İntihar sendromuna girerler, ‘benden sonra tufan’ anlayışıyla elde ettikleri kazanımları yok ettikleri gibi, temsil ettikleri kurumların geleceklerini de ipotek altına alırlar. “ (Wrong Decisions Create Chaos—Yanlış Kararlar Bunalım Yaratır—G.H. Davis İngiliz Dış Siyaseti—Sekizinci Bölüm—Lord Curzon ve Lloyd Gorge—Orta Doğu’da Payanda Devletler)
Kılıçdaroğlu Kemal Bey, bir bilenle kafa kafaya verip CHP’yi bunalımın kucağına salacağına, tarihe şöyle bir göz atsın ve intiharı, sağduyuya tercih edenlerin, bırakın kendilerini, peşlerinden sürüklediklerini de ne hale getirdiklerini görsün!
Papatya gibisin beyaz ve ince
Juan Peron ve karısı Evita, Arjantin’de başa geçtiklerinde yıl 1946’dır. Afrika’dan kopup gelen ve bir süre nedense yasaklanan tango, yeniden bir orman yangını gibi sarar ülkeyi. Oradan Avrupa’ya, ardından da Türkiye’ye sıçrar. Necip Celal Andel Mazi adlı ilk Türk tangosunu besteler. Sonraları “Sevdim Bir Genç Kadını” Fehmi Ege’nin ruhundan kopup taş plaklara düşer ve Necdet Koyutürk “Papatya Gibisin Beyaz ve İnce” tangosunu sunar. Celal İnce ve Şecaattin Tanyeli tangoyu bir dönem gençliğine sevdiren ikilidir.
Şimdilerde tango geri dönüyor bütün güzelliği ve zarafetiyle. Geçenlerde yapılan 6. İstanbul Tango Festivali çok büyük ilgi topladı. Özellikle beş yıldızlı otellerin balo salonlarında ve özel stüdyolarda, binlerce kişi tango dersi alıyor her gün. Hafta sonlarında fırsat bulursanız gidin; hem tangonun zarafetini izleyin hem de müziğin ruhunuzu doyurmasına izin verin.
Bizde ne delikanlılar var!
Fransız, İngiliz, Alman, Hollandalı, Rus, İranlı ve Türk ülkelerinin özelliklerini anlatıyormuş birbirlerine.
Fransız:”Bizim kızlarımız çok güzeldir. Bakmaya kıyamazsınız!” demiş. İngiliz: “Bizim ülkenin biraları harikadır; içmeye doyamazsınız!” buyurmuş. Alman ise ülkesinin arabalarını öve öve bitirememiş. Hollandalı, evlerinin muhteşemliğini ballandıra ballandıra anlatmış, İranlı da halılarını yere göğe sığdıramamış. Rus da, dünyada olan biten her şeyden KGB’nin anında haberi olduğunu söylemiş.
Türk ise gülmüş; “Bizim delikanlılar müthiştir. Alır Fransız kızını, atar Alman arabasına, içer İngiliz birasını, gider Hollandalı’nın evine, yatar İran halısının üstüne, değil KGB’nin, kocasının bile ruhu duynaz!”
(Peker, Ömer, Emre ve Doruk, “Dört Şeytanlar” a teşekkürler)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.