Yaşam bireysel seçimlerimizden oluşur
Ahmet, çevresindekilerce çok sevilirdi. Keyfi hep yerindeydi; her zaman, herkes için olumlu konuşur, kimseye dil uzatmaz, kimseyi yerden yere vurmazdı. Bu hali arkadaşlarını delirtirdi kimi zaman: Yahu bu Ahmet nasıl hep bu kadar iyimser olabiliyor! Adama ne zaman nasılsın diye sorsak, “bomba gibiyim!” diyor hep! Olacak iş mi birader!
Bu iyimserliğini, ben de biraz aşırı buluyordum doğrusu. Gün geldi, dayanamayıp yanına gittim: Anlayamıyorum oğlum? Nasıl oluyor da her ortam ve koşulda bu denli iyimsersin? Bu denli olumlu yaklaşıyorsun her şeye? Polyanna mısın mübarek!
“Bak” dedi Ahmet. “Her sabah kalktığımda kendime, ‘Bugün iki seçimin var’ diyorum. Ya her şeyi kafana takıp suratın bir karış dolaşacaksın ya da kötü düşünceleri elinin tersiyle aklından kovacaksın. Her şey kötüye gittiğindeyse önümde iki seçenek var. Ya kurban olacağım ya da bu kötü gelişmelerden ders alacağım.”
“Yok ya! Bu kadar kolay mı?”
“Evet kolay. Yaşam seçimlerden oluşur çünkü. Her dönemeçte bir seçimle karşılaşırsın. Nasıl davranacağına sen, kendin karar verirsin. Özetle hayatı nasıl yaşayacağını sen belirlersin.”
Yıllarca görmedim Ahmet’i. Derken duydum ki, soygun için iş yerine gelenler onu kurşun yağmuruna tutmuş. Ameliyatı 18 saat sürmüş. Aylarca yoğun bakımda kalmış. Ben gördüğümde hastaneden çıkalı altı ay olmuştu. Nasıl olduğunu sordum.
“Bomba gibiyim!”
“Yerde kanlar içinde yatarken neler düşündün?”
“Dedim ki, iki seçeneğim var. Yaşam ya da ölüm. Ben yaşamı seçtim. Yanıma gelen doktor, ‘Bir şeye alerjin var mı?’ diye sordu, ameliyattan hemen önce. ‘Var!’ dedim: Vücudumdaki kurşunlara! Lütfen beni canlı gibi ameliyat edin; otopsi yapar gibi değil!”
Ahmet salt doktorların ustalığı değil yaşama sıkı sıkıya yapıştığı ve her şeye olumlu baktığı için yaşadı. Yaşaması hepimiz için bir ders bence. Her günü dolu dolu yaşamayı seçmek bizim elimizde... Her şey ama her şey bizim seçimlerimize bağlı, bunu lütfen unutmayın.
(Sevgili Tevfik kendine dikkat et arkadaş, sağolasın)
Kral şeffaf
Fadime Özkan, bir söyleşi ustası. Yeni Şafak ve STAR Gazetelerinde yayınlanan söyleşilerini topladığı “Hal Bu Ki—Kral Şeffaf” adlı kitabı, birçok kişiyi çok daha yakından tanımanızı, anlamanızı sağlıyor. Merak ettiğiniz her şeyi sormanın yanı sıra sizin aklınıza gelmeyecekleri de koymuş masaya, yanıt istemiş. Aydın Menderes’in “babamı çok özlüyorum” başlığıyla yaptığı söyleşi gerçekten nefisti. Sonra toprağı bol olsun Hrant Dink’le yaptığı iki söyleşi, rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu sohbeti. Hrant Dink’in “acımızı kullanan Ermenilere çok kızıyorum” sözü Fadime’nin söyleşisinden bir alıntıdır. İnal Batu’nun, “Büyükelçiyken Türkiye’yi tanımıyordum!” açıklaması dışişlerinin bir zamanlar içinde debelendiği durumu pek güzel özetliyor. Cengiz Aytmatov söyleşisinde, ünlü yazarın Nobel ödülü almış Orhan Pamuk için “Orhan Pamuk kim; tanımıyorum!” sözü gerçek mi yoksa yazar kıskançlığı mı?
Her neyse, Fadime’nin bu kitabını mutlaka alın ve keyifle okuyun. Devamını da Pazartesileri, STAR’da bulabilirsiniz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.