Yazlık Bodrumlu yaşamının bir prototipi...
Yaz mevsiminde iki günlüğüne Bodrum'a gelenler Yalıkavak'a giden yolun bozukluğuna veya bu muhteşem coğrafyanın neden Cannes'la veya St. Tropez'yle yarışamadığına falan takılırlar.
Sonra İstanbul'a dönünce Bodrum'u unuturlar ve "Ne olacak bu İstanbul'un trafiği" sorunsalına verirler kendilerini.
Ama yazı başından sonuna Bodrum'da yaşayanlar, bir türlü giderilemeyen aksaklıklara alışmışlardır.
Onlar öylece sever olmuşlardır Bodrum'u...
Yazlık Bodrumlular için gündüz deniz ve güneş, akşamları da arkadaşlarla oturulan masaların çevresinde balık ve rakı eşliğinde, kıştan yaza ve yıldan yıla aktarılan zaman ve mekân üstü konuların tartışılması vardır.
Geçen gecelerden birinde Mehmet Ali Birand'a konuk olduk.
Aynı konular
Hızla sağlığına kavuşan ve hatta teknesi ile Yunan Adaları arasında üç günlük bir tur bile yapan Mehmet Ali Birand'ın erkek konukları arasında, Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Can Paker de vardı. Kimse Bodrum yollarının bozukluğuna değinmedi.
İstanbul'da ne konuşuluyorsa Bodrum'da da aynı şeyler konuşuldu.
Önce "Kürt Sorunu"na ilişkin gelişmeler tartışıldı.
Sonra da "Şike" ile Fenerbahçe ikilemi üzerinde çeşitlemeler yapıldı.
Cengiz Çandar'ın ne kadar Fenerbahçeli ve Hasan Cemal'in de ne kadar Galatasaraylı olduklarını bir kez daha anladım bu vesile ile.
Şarkıların gözü kör olsun
Benim aklımda ise Bodrum'da bir hafta tatil yapan ve her dakikasını bana ayıran Bekir Ünlüataer'den dinlediğim şarkıları yeniden dinlemek vardı.
Bu vesile ile Bekir Ünlüataer'in gerçekten güzel besteleri olduğunu da öğrendim ve onları kendi sesinden dinleyip kaydettim.
Bir akşam aynı masada Mazhar Alanson da, Bekir Ünlüataer de benim konuğumdular.
Bir sabah da Gündoğan plajındaki bir kahvede Melihat Gülses, Necip Gülses ve Bekir Ünlüataer'le birlikte oturup, Dede Efendi'den Alaeddin Yavaşça'ya uzanan alandaki büyük bestecileri konuştuk.
Ben de onlara iPodumdan dinlettim sözü geçen besteleri. Yazlık Bodrumluların mutluluğunu böyle konuklar artırır. Mesela Rauf Tamer de iki günlüğüne gelip geçti Bodrum'dan.
Romandan filmlere
Gündoğan mehtabında onun en sevdiği şarkılar arasındaki Bimen Şen'in Hicazkâr "Kırsa bin tel naz ile"sini Nurettin Çelik faslından dinledik ve birlikte mırıldandık.
Bodrum tatiline renk katan konuklardan biri de Selim İleri.
"Her Gece Bodrum"unu yeniden yazmaya kalksaydı neler eksik, neler fazla olurdu konusuna takıldık bir akşam boyunca.
"Bodrum" denilince benim için özdeş isimlerin başında Fikret Hakan gelir.
Yeni yazdığı "Gece Limanı" romanını getirdi Fikret Hakan.
Bu roman dizi yapılırsa romanın kahramanı Ayla herhalde Hürrem Sultan kadar popüler olacaktır. Bu arada Fikret Hakan "Türk Sinema Tarihi"nin ikinci cildi üzerinde çalıştığı müjdesini de verdi.
Tam âşık olurken
Böyle geçer yaz günleri Bodrum'da.
Güngör Mengi ile Sabah'ın eski günlerini yad ederiz. Hani adama "Hiç âşık oldun mu" diye sormuşlar. O da "Tam âşık oluyordum, üstümüze jandarma geldi" demiş ya...
Sabah'ın üstüne de 28 Şubat post-modern darbesi öyle gelmedi mi?
Neyse... Dönelim "Eski Dostlar" şarkısına.
Güngör Uras'la Bodrum mutfakları üzerinde çeşitlemeler yaparız.
Sönmez Köksal'dan diplomasinin ve istihbarat âleminin kamuoyuna yansımayan anılarını dinlerken, Filiz Akın'ın torunlarıma uyup çocuklaşmasını izlerim.
Mutluluğun yolları
Şimdi programımda tekneyle Yunanistan'ın Leros adasına gitmek var.
Ali Sunal'ın düğününe katılmak için daha önce Leros'a giden Oya Başar'la orada buluşacağız.
Eşiniz, çocuklarınız ve torunlarınız sizinle beraberseler, sevdiğiniz arkadaşlarınız sizi yalnız bırakmıyorlarsa, bu arada okumanız gereken kitaplar da masanızın üzerinde durmaktaysa ve tabii ki internet bağlantınız kesilmiyorsa, Bodrum'un bütün yolları asfalt da toprak da olsalar, mutluluğa açılırlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.