Denizlere hakim olan dünyaya hakim oluyor
İLK?ADIM?ORHAN?BEY’DEN
Osmanoğlu Sultan Orhan Bey, Karası beyliğini ele geçirerek Marmara’dan ve Karadeniz’den sonra Ege’de sahil kazandı. Karası filosunu, onun kaptanlarını, denizcilerini, yönetici komutanlarını Osmanlı hizmetine alarak, cihan devletinin temellerini attı.
ABDÜLHAMİD?HAN’IN TESPİTİ
Osmanlı zamanla Akdeniz’in bütün güney, doğu sahillerinin tek hâkimi oldu. Açık denizlere hâkim olan taraf savaşlarda kazandı. Sultan Abdülhamid Han, Birinci Cihan Savaşının hangi tarafça kazanılacağı sorulunca “Denizlere hâkim olan taraf kazanır!” dedi.
Türkler Milâd’dan Önce 3. asırdan başlayarak Pasifik’le Atlantik arasında, Avrasya’nın kuzeyindeki uçsuz bucaksız steplerde on milyonlarca kilometre karelik imparatorluklar kurdular. Mete, Attila, Cengiz Oğulları, en son Timur, Batılı tarihçilerin “bozkır imparatorlukları” dedikleri oluşumların en muazzamlarıdır. Atatürk’e göre Türk tarihinin en büyük şahsiyeti Fâtih, fakat en büyük askeri Timur’dur. Bu değerlendirme tarih ilmi bakımından doğru. Son büyük cihangirlik tecrübesini de 18. asırda Osmanlı’ya kan kusturan Nâdir Şâh Afşar Türkmen yaptı.
Bu tarihin en büyük askerlerinin bir özellikleri vardır: Önlerine deniz çıkınca durdular. Denizin ötesinde ne var önem vermediler. Cengiz’in torunu (oğlunun oğlu) olan Kubilay Kağan, iki defa Japonya’ya donanma gönderdi. İkisi de Japonya’ya varmadan Japon Denizi’nin ünlü fırtınalarında mahvoldu.
İLK DONANMA?SELÇUKLU’DAN
Denize açılıp ilk donanma sahibi Türk devleti, Selçuklular’dır. Alp Arslan’ın oğlu ve halefi Sultan Melik-Şâh, önce Karadeniz’e, bir kaç yıl sonra Akdeniz’e ulaştı. Her ikisinde de kılıcını denize batırıp sahilde şükür namazı kılmasından, Türk tarihinin akışını değiştirdiğinin farkında olduğu görülür. Kuzeni Anadolu Selçuklu sultanları, bu politikayı izlediler. Artık açık denizlere çıkmış, deniz ulaşımının askerî ve ekonomik vazgeçilmezliğini anlamışlardı. Ancak Boğazlar, Bizans’ın elinde idi. Sinop’ta Karadeniz filosu ve Alâiye’de (Alanya) filosu olarak iki donanma kurmaya mecbur olduk.
Anadolu Selçuklu donanmasının yani tarihteki ilk Türk donanmasının kurucusu, Selçukoğulları’nın damadı olan Çaka Bey’dir. Anadolu Selçukluları, Moğol istilâsı sonunda Türkmen boy beylerince paylaşılarak sona erdi. Bunlardan -kuzeyden güneye- Dânişmendoğulları’ndan inen Karası, Aydınoğulları ve Menteşoğulları ciddi donanmalar kurdular. İttifak ederek Ege Denizi’nde Bizans ve İtalyanlar’la çok başarılı mücadele verdiler. Aydınoğlu Gazi Umur Bey, İzmir kalesi önünde şehit düştü.
ZAFER?DENİZDEN?GELDİ
Daha Osmanoğlu Sultan Orhan Bey (1281-1324-1362), Karası beyliğini ele geçirerek Marmara’dan ve Karadeniz’den sonra Ege’de sahil kazandı. Tarihçilerin pek dikkat etmedikleri bir husus vardır: Daha önemlisi, Karası filosunu, onun kaptanlarını, denizcilerini, yönetici komutanlarını Osmanlı hizmetine alarak, cihan devletinin temellerini attı. Karasılı Türkmen beylerinin hepsi Osmanlı devletinin kuruluşunda önemli hizmetler ettiler.
Amerika’nın keşfine (1492) kadar dünya egemenliği bölgesi Akdeniz’dir. Burada Mısır firavunları, sonra Lübnan Fenikeliler’i, sonra Yunanlılar, Kartacalılar, nihayet Roma cihan imparatorluğu, Akdeniz ve ikinci derecede onun bir parçası sayılan Karadeniz’de donanma kurdular. Mîlâd’ın 1. asrında artık Akdeniz, Roma imparatorluğunun iç denizi idi. Nitekim Mare Nostrum (Bizim Deniz) adını vermişlerdi.
Dünya ticareti, ekonomisi, stratejisi, kültürü, Akdeniz’de, çevresinde oluştu. Ama 16. asırda Atlantik’ten ve Hind Okyanusu’ndan az sonra Pasifik yani Arz’ın üç okyanusu, Avrupalılar tarafından açıldı. Akdeniz’de üstünlük kurabilen ve Akdeniz’in bütün güney, doğu sahillerinin tek hâkimi olan Osmanlı, Fâtih’in 1475’te Boğazlar’ı ve Karadeniz’i kapattıktan sonra 1517’de Kızıldeniz’i de kapatıp iç deniz hâline getirdi, Ege ve Doğu Akdeniz egemenliği Kıbrıs’ın, Girit’in fethi ile mümkün oldu. Tuna, Nil, Dicle üzerinde kudretli filolar kuran Osmanlı, Hazar Denizi’nde bocaladı. Atlantik’e ve Hind Okyanusu’na bir çok defa açıldı ise de okyanus aşırı ülkelere ulaşmadı.
AVRUPALININ?ESKİ?HESABI
Anadolu’ya “Türkiye” adını biz vermedik. Daha 11. asır sonunda Avrupalılar verdi ve Osmanlı döneminde de kullandı. Selçuklu-Osmanlı hamlesi, Avrupa coğrafyasını Hristiyanlar aleyhine değiştirdi. O zamandan beri Avrupalılar, Türkler’i Karadeniz ve Ege-Akdeniz’den uzaklaştırmak politikası izliyorlar. Kırım adasının Osmanlı’dan koparılması, Karadeniz tekelimizi kırdı. Mora adasının koparılması ise Ege-Akdeniz egemenlik alanımızı daralttı (Kırım’la Mora’yı ada saymak daha doğrudur). Fransızlar Cezayir’e çıkarak, Batı Akdeniz’deki her an Atlantik’e de açıldığımız hâkimiyetimizi sona erdirdiler.
Sultan Mahmud, Mora’yı, ardından Cezayir’i kaybetmese idik, bugünkü modern ordumuzu o derecede radikal ve kesin şekilde kurmakta tereddüt edebilir, 15 Haziran 1826 günü 8 saat içinde, nice asırlık yeniçeri ocağını şehir içi savaşı göze alarak yok etmezdi. Avrupalılar sonra Girit’e musallat oldular. 20. asırda Rodos, Midilli, Sakız, Sisam, Limni, Oniki Ada, Meis ve emsali, geri zekâlı yöneticilerimizin gafleti sebebiyle elimizden çıkan Anadolu sahil adalarıdır, Asya kıt’asıdır. İngilizler, Kıbrıs’a yanaşmak için her türlü diplomatik maskaralığı göze aldılar. Zira İngiltere’yi o zaman imparatorluklarının can damarı sayılan Hindistan’a bağlayan stratejik önemi vardı. Hong Kong, Singapur, Cebelitârık, Malta gibi adalara da bu sebeple el koydular.
Okyanuslara açılıp sömürge imparatorlukları kuran Avrupalılar, ekonomilerini geliştirdiler, modern sanayiye geçebildiler. Dünyanın ve ticaretin merkezinin hâlâ Akdeniz olduğunda direnen Türkiye ile İtalya, kaybetti. Ancak Süveyş Kanalı’nın açılması ile Akdeniz yeniden itibar kazandı. Hindistan yolunu çok kısalttığı için İngiltere, Mısır’a da musallat oldu.
BUGÜN?AMERİKA?HAKİM
Sultan Abdülaziz (1861-1876), tavizsiz bir ordu, bilhassa donanma politikası ile İngiltere’yi zarara soktu, Rusya’yı ürküttü. Bir kaç karakter yoksulu vatan haini devlet adamının padişahın hakkından gelmelerine yol açıldı. Sultan Abdülhamid (1876-1909), panislam ve pantürk politikası sebebiyle aynı duruma düştü. Amca yeğen iki hâkan-halîfe, denizin önemini anlamışlardı.
Nitekim 1917’de Sadrâzam Tal’at Paşa, Beylerbeyi Sarayı’nda mahpus bulunan eski hükümdar Sultan Abdülhamid’i ziyaret edip 1914 cihan savaşının hangi tarafça kazanılacağını sorunca, padişah tek cümleyle cevap verdi: “denizlere hâkim olan taraf kazanır!”
Açık denizlere ise hâkim olan taraf Almanya-Avusturya Macaristan-Türkiye imparatorlukları koalisyonu değildi. İngiltere-Birleşik Amerika-Fransa-İtalya tarafı idi. Bizim Enver ise, tahttan indirdiği padişahın onda bir zekâ ve tecrübesine sahip bulunmayan bir kurmay yarbaydı, böyle düşünmeyip hayran olduğu Almanya tarafında balıklama savaşa katılarak iki milyon Türk’ün ölümüne sebep oldu (“Bizim Enver” bendenize ait değil, Sultan Reşad’ın tesmiyesidir). İngiltere dünya denizlerine egemenliğini 1942’ye kadar sürdürdü. Bugün Birleşik Amerika, dünya denizlerine hâkimdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.