Yassıada’ya Özgürlük ve Demokrasi Anıtı
Önceki gün boğazda darbenin, faşizmin ve yasal yollarla işlenmiş cinayetlerin simgesi Yassıada’ya demokrasi ayak bastı. Başta Kültür ve Turizm Bakanı, yanında İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Başbakan’ın seçim öncesi “Yassıada Demokrasi’nin simgesi olmalı...” sözü doğrultusunda kolları sıvadı. Yassıada’da dev bir müze açılacak. “Sanıkların” balmumundan heykelleri sergilenecek, fotoğraf ve yeniden kurgulanacak 27 Mayıs 1960 darbesi ve ardından Yassıada’da gerçekleştirilen uyduruk mahkemenin filmi gösterilecek. Darbelerden, korkudan, dehşetten, vurdu kırgıdan yaka silken millete bir daha bu faciaların tekrarlanmaması için devletin bundan böyle ne kadar kararlı olduğu hatırlatılacak; Özgürlük Anıtı bir tokat gibi patlayacak faşizmin suratında...
Ben, adaya yaklaştıkca 51 yıl öncesini düşünebiliyordum sadece. Rahmetli büyük dayım Muammer Çavuşoğlu, Celal Bayar, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan ve diğer Demokrat Partili bakan ve milletvekilleriyle birlikte hücum botlarından indirilmiş, elleri kelepçeli, iki sıra oluşturmuş harp okulu öğrencilerinin arasından geçerek ada komutanı Albay Tarık Güryay’a teslim edimişti... Ve sonra işkenceler başlamıştı. Öyle bildiğiniz tekme tokat falan değil; gerçi onlar da vardı ya. Asıl işkence sövgü ve aşağılama üzerine kurgulanmıştı. Yıllar sonrası Irak’ta ortaya çıkan Ebu Garip Hapishanesi’nin bir başka türlüsüydü Yassıada.
Mahkeme salonu duruyor olduğu gibi. Ama sanıkların sürekli aşağılayan, konuşturmayan, onlarla dalga geçen Salim Başol’la uyduruk, hemen hemen hiçbir kanıta dayanmaksızın iddianame hazırlayan, Yüksek Adalet(sizlik) Divan Savcısı Altay Egesel’in masaları, sanıkların ifade vermek için hazırolda durduğu yer yok. Ama iskemleler duruyor... Ve “bize bu muameleyi neden reva gördünüz?” diye soran rahmetli Adnan Menderes’in sesi hala koridorlarda yankılanıyor!
Ertuğrul Günay demokrasi aşığı. Kendini bildi bileli de demokrasi, özgürlük ve insan hakları için savaş vermiş. Kolları sıvamış, Yassıada’yı demokrasinin Özgürlük Anıtına dönüştürmek için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacağını söylüyor.
Tekne Yassada’dan uzaklaşırken, dalgın dalgın bakıyor insanın tüylerini ürperten mahkeme salonuna, kışla kalıntılarına... “En kısa sürede” diye mırıldanıyor. “Ne olacak en kısa sürede” diye soruyorum. “Demokrasiye olan bağlılığımızı, inancımızı, güvenimizi halkla kucaklaşarak paylaşacağımız dev bir Özgürlük Anıtı yükselecek, bu utanç adasının bulunduğu yerde...”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.