Özgüven devrimi
Kemal Tahir tak diye söylemişti: "Osmanlı bozgunu bitmedi, içimizde sürüyor!"
Yani, "cumhuriyetle birlikte yepyeni bir sayfa açtık, herşeye sıfırdan başladık" teranesi hem kendini hem halkını kandırmacadan ibaretti...
Hem sürekli toprak kaybı ve içe doğru göç, hem bütün müesseselerin çökmesi, hem yoksullaşma, halkın bilinçaltında derin bir bezginlik ve umutsuzluk yaratmıştı.
Batı'nın bizi "geçmesi" tadımızı kaçırmıştı. Değişen çağlara uyum sağlayamıyorduk.
Kendimize güvenimiz kalmamıştı, bir türlü düzen tutturamıyorduk. Yeri cennet olası hocam Tahir Alangu kırk yıl önce bunu "sosyal ishal" deyimiyle nitelerdi...
Aydınlarda "bu millet adam olmaz" şeklindeki o çirkin önyargının belirmesi de bu nedenledir.
Halka şapka giydirmekle aradaki açığı kapatabileceklerini sandılar.
Alfabeyi değiştirdik, takvimi değiştirdik, çulu çaputu değiştirdik, yoksulluk sürüyordu...
Osman Ulagay bunu "ekonomik kalkınmanın bilinçli olarak ertelenmesi ve gelecek kuşaklara bırakılması" olarak niteler, bunun bilinçle mi yoksa memur çapsızlığı ve cahilliğiyle mi yapıldığından pek emin değilim.
Aydınların bir kısmı da çözümü sosyalizmde aradılar.
Hiç olacak iş değildi... Halkın bilinçaltı "yoksullukta eşitliği" reddediyor, sosyalizmi bir kalkınma programı olarak sunsanız bile meselenin "dikta" boyutunu biliyor ve istemiyordu...
Çünkü aydınlara "koyun gibi" görünen bu halk özgürdü ve özgürlük severdi.
Hiçbir zaman köle olmamış, sömürge durumuna düşmemiş, bırakın onu bunu, imparatorluğun diğer halklarına karşı hep "efendi" olarak varolmuştu.
"Memur boyunduruğuyla" altı yüz yıldır savaşıyordu, şimdi mi boyun eğecekti?
Ne Kemalistler anlayabildiler halkı, ne sosyalistler... "Sıfırdan başladık" perdesini önüne çekenler gerçeği göremezlerdi.
Halk, memur diktasına karşı çıkanları, alternatif olarak "kapitalist kalkınmayı" teklif edenleri benimsedi.
Bu modelde sınıf değiştirmeyi başarabilen paçayı kurtarıyor, değiştiremeyen de "dolaylı refahtan" yararlanıyor, pastayı bir ucundan ısırıyordu hiç olmazsa...
Bugün bir burjuva sınıfı -nihayet!- oluşmuştur, emekçi de eskisinden daha iyi yaşamaktadır. Beki daha da önemlisi, yarın daha da iyi yaşayacağına inanmaktadır.
Yani, emekçinin kapitaliste "esaslı bir itirazı" yoktur, pastadan pay verdiği sürece (sanki Batı'da durum farklı mı?) Osmanlı bozgunu, Kemal Tahir hayatta olsaydı belki şaşar ama herhalde sevinirdi, halkın bilinçaltında şimdi sona ermiştir.
Türk, yüzlerce yıldır yitirmiş olduğu özgüvenini şimdi artık tekrar kazanmıştır.
Milliyetçiler belki iyi niyetli davrandılar, bunu laga lugayla sağlayabileceklerini sandılar, ama başaramadılar.
Dolayısıyla artık onlara düşen görev, Türk'ün çıkarının nerede olduğunu doğru saptayıp bu özgüven devrimine destek olmak, hiç olmazsa köstek olmamaktır.
Necdet Özel Paşa bunu gördü.
Devlet Bahçeli de seziyor ama ne yardan ne serden geçebiliyor...
"Yari bırakıp seri kurtarması" gerekecektir.
Sosyaldemokrat oldukları yalanını utanmadan ısrarla söyleyen bürokratların böyle bir şansı da yoktur. Kılıçdaroğlu bir değil seksen altı kere yönetim kurulunu da değiştirse, iktidara gelemez.
Hep "Tayyip" kazanacaktır, krizler teğet de geçse, dibine kadar da girse...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.