Türk sporunun sadece ayakta durması için değil; seyircinin ilgisini çekmesi, yükseklere tırmanabilmesi ve başarılı olabilmesi için Galatasaray-Fenerbahçe rekabeti şarttır. Kimse kusura bakmasın ama yıllardır bu iki 100 küsük yıllık çınarın mücadelesidir statları dolduran... Basketbol, voleybol maçlarını ilginç kılan...

Eğer Galatasaray ve Fenerbahçe’nin rekabet edemeyeceği bir ortam yaratırsanız; Türk sporu yavan ve tatsız bir hal alır.

Bu, “Şike yapanları bağışlayalım...” demek değil!..

Bu, “TFF kulağının üstüne yatıp, uykuya devam etsin” demek de değil!..

Ortada bulgular var... Bunların hepsini gazetelerde çarşaf çarşaf okuyoruz. Belgeler, elektronik takibe takılmış konuşmalar, “Federasyon Başkanı seçme görevi bana verildi” diye böbürlenenler... Ona-buna tehditler savuranlar... Sövüp, sayanlar futboldan uzaklaştırılmalıdır. Bırakın futbolu, her türlü spor müsabakasına seyirci olarak gelmeleri dahi yasaklanmalıdır. Çünkü bu kişiler sporun kardeşlik, fair-play ve dostluğa dayandığını bilmiyorlar. Bilseler bile kişisel hırsları akıllarının önüne geçtiği için yapılması gereken yazışmaları, kendi lehlerine çevirmek adına her türlü katekulliye başvuruyorlar; hatta zorbalığa bile...

Bu insanların sporda yeri yok...

TFF bunu göze alacak; kişileri cezalandıracak ve kurumları uyaracak ki bir daha bu gibi insanları yönetimlere getirmesinler.

Kurumlar sonsuza kadar sürer... Ama bunları yöneten kişiler gelip geçicidir. Ve bu kişilerin de artık çekip gitme zamanı gelmiştir. Bu işin spor yanıdır...

Adli yanıysa savcıların ve yargıçların bileceği iştir. TFF, kendi ceza yönetmeliği çerçevesinde suçlu olarak gördüğü kişileri cezalandırmalı ama kulüplerle yoluna devam etmelidir. Türk futbolunun geleceği açısından en sağlıklı yoldur. Bir kulübü ya da kulüpleri küme düşürmek, onları bir alt ligde -30 puanla sezona başlatmak; işin en kolay yanı... Bunlara kimse de itiraz edemez zaten...

Güç olan kişileri ayıklayıp; kurumları ayakta tutmaktır.