Kürtler senden hesap soracak Selahattin!
"Yaşananların faturası BDP’ye çıkarılıyor” diyor BDP Grup Başkanı Selahattin Demirtaş. Bak Selahattin, tarih boyunca hesap hep omurgasızlara kesilmiştir! PKK’ya karşı dik duramamanın, Kürtlere yönelik, geçmişin yaralarını sarabilecek girişimleri elinin tersiyle itmenin hesabını vereceksin tabi. Devlete değil, Kürtlere vereceksin. Daha düne kadar “demokratik özerklik” toplantılarının özgürce yapılabildiği bir ortamdan bak, nereye geldik bugün! Konuşmadan önce biraz düşün! Hala Öcalan’ı adres olarak gösteriyor, “müzakereler sürsün” diyorsun. Kardeşim, Silvan ve Çukurca’daki hain baskınlar, Apo’nun müzakere masasında yeri olmadığının kanıtı değil de nedir? Sen de bundan böyle Apo’yla değil, örneğin, Çukurca’da saldırı emrini verdiği öne sürülen “Dr Bahoz Erdal” kod adlı, Suriye uyruklu Fehman Hüseyin’le görüş alışverişinde bulun. Belki Kürtleri bir yana bırakır El Muhaberat ve Başer Esad’ın iktidarını savunmaya başlar, Başbakanı, Dışişleri Bakanını eleştirirsin Suriye’deki katliamı durdur dedikleri için!
Gelelim “iç savaş” zırvasına. Bak benim tarih bilmez kardeşim, ister iç olsun ister dış, savaş için her şeyden önce “iki taraf” olması gerekiyor. Anladın mı? Burada senin ima ettiğin gibi, bir yanda 60 milyon Türk öte yanda 15 milyon Kürt diye bir şey yok! Burada yarısı yabancı uyruklu, hele de Arap baharından sonra bir tarafları tutuşmuş, hala ayakta kalmaya çalışan Başer Esad gibilerinin taşeronu, uyuşturucu kartellerinin ondalıkçısı, Ergenekon kalıntılarının yardakçısı PKK’yla, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları var; ister Türk, ister Kürt, Laz, Ermeni, Yahudi, Rum, Çerkez, Boşnak, Arnavut kökenli olsun. Onun için bilmediğin konularda ahkam kesme! Sen Louis Vitton çantalı, Prada güneş gözlüklü hanımları da al yanına, meclise gelip yeminini et, Anayasa çalışmalarına el ver ki, Kürtler senin PKK sözcüsü değil, gerçekten Kürt yurttaşların haklarını savunan bir siyasi partinin Grup Başkanı olduğuna inansın!
Mantığa ters yasaya uygun
Çocuk üniversitede mezun olacağı yerde sınıfta kalmıştı. Okulun bitimine bir hafta kala, sabah erkenden okula geldi, onu sınıfta bırakan hukuk profesörünün odasına girdi: Ailemin durumu çok kötü, nice fedakarlıklarla beni okuttu. Mezun olamadığımı öğrenirlerse yıkılır hepsi de. Ne olur notumu yükseltip mezun olmamı sağlayın. Profesör başını salladı: Olmaz. Bu söylediğin hem etik kurallara aykırı hem de yasalara karşı.
Çocuk düşündü az biraz: Size tamamen gerçek ve tümüyle hukuka dayalı bir soru sorsam, siz de cevabını bilemeseniz, notumu yükseltir misiniz? Hoca çattık gibisinden başını salladı: Sor bakalım! Bilemezsem sınıfı geçersin! Hocam gerçek bir vaka düşünün ki, mantığa ters ama yasaya uygundur... Aynı zamanda yasaya ters ama mantığa uygundur...
Profesör düşünür düşünür cevabını bulamaz. Telefona sarılır, tanıdığı hukukçulara sorar ama yanıt gelmez bir türlü. Çocuğun notunu yükseltir, hukuk fakültesinden mezun olmasını sağlar. Ertesi gün hoca mezun olacak öğrencilere aynı soruyu sorar. Hepsi de parmak kaldırır anında. Eliyle birine işaret edip cevap ister hoca. Yeni mezun kalkar ayağa: Hocam siz 75 yaşındasınız ve 30 yaşında çok güzel bir hanımla evlisiniz. Bu mantığa ters ama yasaya uygundur. Eşiniz sizi 21 yaşında bir öğrencinizle aldatıyor. Bu yasaya ters ama mantığa uygundur. Siz bu 21 yaşındaki öğrencinizin notunu yükselterek mezun olmasını sağladınız. Bu da, hem yasaya hem de mantığa terstir!
(Sayın İlker Çeteci’ye teşekkürler)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.