Farklı bir Öcalan yazısı
19 Eylül 2011 tarihli "PKK da Peygamber Ocağı mı" başlıklı yazıma gelen, öfkeli, suçlayan, çok farklı tepkiler içinde biri vardı ki, onu Ramazan bitmeden değerlendirmek için sakladım.
İsmi bende saklı okuyucum, mailine "Yazıyı ben de beğendim" ifadesiyle başlıyor, araya "Kürt değilim, Kürt karşıtı da" şeklinde bir şerh düşüyor, sonra da "Meseleye sadece yazarla ortak düşünce köklerimizden referansla bakmak, bazı sorular sormak istiyorum..." diyerek, belki şimdi okuyacak olanlar için de şaşırtıcı gelecek sorular soruyordu.
Bu "yürek hacmi"ni önemsedim ve soruları sizlerle paylaşmak istedim:
Benim söz konusu yazım "İsteyen Peygamber'e komşuluğu seçer, isteyen Öcalan'a komşuluğu..." şeklinde sona eriyordu. Okuyucum da oradan yola çıkarak yapmıştı değerlendirmelerini... Şöyle:
"Yazının son cümlesi söze girmek için uygun bir vesile oldu.
Öcalan'a komşuluk ne demek? Öcalan hakkında hesap gününde verilecek kararı/veya levh-i mahfuzda katedilmiş kararı nereden biliyoruz? Öcalan, sebep olduğu cinayetler sebebiyle mahkum olmuş cezasını çekiyor. Uhrevi durumu hakkında bir şey söylenebilir mi buna bakılarak? Tövbe etmediğine bakılarak bir şey söylenebilir belki ama canı ne zaman çıkacak, can çıkmadan önce neler yapacak kim bilebilir? Hani 99 adam öldüren bir adamın sonra 100'üncüyü öldürmesi, sonra hidayete ermesi hikayesi? Hani, Hz. Peygamber'in zina cezası sırasında ölen bir kadının ardından ona söven Sahabeyi ikazı? Hani Hz. Peygamber ve ashabına yapmadık eziyet bırakmayan, Bedir'de, Uhud'da... İntikamı tutuşturup alevlendirenler ve sonra Mekke'nin fethinde affa mazhar olup sonraki hayatlarında İslam sancağını dünyanın dört bir yanına taşıyanlar? Hiç fetih ümidi yok mu, gönüllere kilit mi vuruldu?
Bu işin bir tarafı. Diğer bir tarafı da şu: Öcalan hapiste ceza çekiyor; hükümlü. Böyle bir kişi İslami literatürde saygınlığını tümden yitirmiş, her türlü hakarete layık mı demektir?.. Siz nefret etseniz de, başkalarının saydığı bir kimseye sövebilir misiniz? Müslümanlar sövebilir mi, devlet ricali sövebilir mi, öyle bir dil kullanabilir mi? Kime yarar bu dil? Hani "ve-lâ tesebbülllezîne yed'une min dûnillahi..."
Meselenin bir başka cephesi de şu: Öcalan hiç kazanılamaz mı? Evet, geçmişine ve mevcut duruma bakınca birinci ihtimal kazanılamaz olduğudur. Az da olsa ikinci bir ihtimal daha olamaz mı? Ben teorik düzeyde bunun imkânsız olmadığını düşünüyorum. Bu hususta bazı iyi niyetli şeyler de söylenemez değil. Ben Öcalan'ın yerinde olsaydım (Allah korusun!), şöyle düşünebilirdim mesela: İdam edilmeyip yıllardır özel bir mekânda yatırılıyorum. Bir gün kurtulabileceğimi hayal edebiliyor, bu milletin ekmeğini yiyerek hayatımı sürdürüyorum. Bu kadar asker, gardiyan benim için görevli. Bu nimetlerin sahibine dönüp pişmanlığımı ikrar etsem, özür dileyip af istesem, minnettarlığımı bildirsem ve evet, kendi camiamda sahip olduğum saygınlıkla, belki hatalarımı telafi edemem ama büyük bir barış ikliminin rüzgarı olsam...
Ne dersiniz bu olmayacak bir şey mi? Eğer çok küçük de olsa böyle bir ihtimal varsa, bunu yok etmek büyük bir vebâl değil midir?
İşte şimdi bir hani daha: "Bir insanı öldüren bütün insanları öldürmüş gibidir; bir insanı dirilten de bütün insanları yaşatmış gibidir." Sayın Taşgetiren, Öcalan'ın defteri dürüldü, kalbi mühürlendi mi sizce?"
Okuyucum en sonda benden "Bir Ramazan yazısı" yazmamı istiyor, "İnanıyorum ki bu sesin yankılanabileceği birçok vicdan sahibi vardır" diyordu.
Aslında reel durumu aşan bir yürek hacmi bu satırlarda dile geliyor. Ne diyebilirim: Evet, her insan için son nefese kadar "fetih ümidi" vardır. Adı Öcalan da olsa. Her insan, tövbe ve hidayetle de buluşabilir. Dileyelim Öcalan ve PKK da bunu başarsın. Öldürmek için değil, yaşatmak için yazıyoruz neticede.
Son bir not: Ebu Cehil için de benzeri bir ümit beslenebilirdi muhakkak ancak "Reel Ebu Cehil"le mücadeleden de sarfı nazar edilmedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.