Henri Goro’nun varisleri!
Henri Goro, Şam’ı ele geçiren meşhur Fransız komutan. İngiliz komutan Allenby’nin ayarı ve muadilidir.
İngilizlerle yapılan takas ve değiş tokuştan sonra Şam’a giren Henri Goro ilk iş olarak Salahaddin’in kabrine gidiyor ve tarihi hıncını dile getiriyor. Bu hınç müşterek bir Haçlı hıncıdır. Şam’ı işgal ederek bir nebze olsa bu hıncı çıkarmıştır. Lloyd George gibi Henri Goro da meseleyi bir Haçlı rövanşı olarak görmekte ve yeniden Verimli Hilal’i ele geçirdiklerini düşünmektedir. Salahaddin Eyyübi’nin kabrine gittikten sonra yüzyıllardır şuuraltında gömülü ve örtülü olan bu rövanşı şöyle dile getirir: Salahaddin biz geri geldik. Evet Haçlılar geri gelmişlerdir ve Haçlı Seferleri döneminden daha beter bir vaziyette İngilizler ve Fransızlar İslam alemini kendi aralarında pay etmişlerdir. Müşterek ve ortak devleti (Osmanlı) yıkarak Napolyon’dan beri hayallerinde olan ulus devletleri inşa etmişlerdir. Henri Goro ve Allenby ve Churchill ulus devlet inşasında halefleri Bush gibilerine de çığır açmış ve yol göstermişlerdir. Şam’da Henri Goro’ya yönelik olarak ilk kıyam kıvılcımı yine Horan’da yakılır ve bütün Suriye’ye yayılır. Bu bağlamda Dr. Muhammed Misfer gibi birçok yazar Esat hanedanlığına yönelik başkaldırı hareketlerinin geçmişini Henri Goro ve benzerlerine karşı başlatılan direniş ve kurtuluş hareketlerine kadar geriye götürürler. Henri Goro’nun yaptığı ilk icraatlardan birisi Lazkiye ve civarında bir Nuseyri devleti kurmaktır. Bu şuubi anlamında ulus devleti değil ama bir taifi (dini topluluk) devletidir. Aslında ikisi de aynı kapıya çıkar. 1920-1922 yılları arasında Nuseyri Devleti veya daha sonraki ismiyle Lazkiye Hükümeti (Antakya Hükümeti gibi) doğrudan Fransa’ya bağlanır.
*
Fransızların çekilmesinin öncesinde Lazkiye hükümeti Halep ve Şam hükümetleriyle birlikte Suriye Birliğini oluştururlar. Beşşar’ın dedelerinden Süleyman Esat gibiler Fransız idaresine istida yazarak, ‘bizi Sünnilerin eline bırakmayın’ diye yalvarırlar. Lakin dede Süleyman Esat gibi düşünmeyenler de vardır. Bunlardan birisi olan Nuseyri toplumundan (taife) Salih Ali, Suriye’nin birliğini savunur. Bundan dolayı da Suriyeli devrimciler cumalardan birisine onun adını verdiler. Esat ailesinin tarihi ise birlik düşmanlığı tarihidir.. Dede Süleyman’dan Hafız Esat’a kadar böyledir. Mısır’dan ayrılığı isteyen ve 1961 yılında bunu gerçekleştirenler evvelemirde Suriyeli azınlık mensubu subaylar ve siyasetçilerdir. Bundan dolayı Suriye ile Mısır arasında birliğin bozulmasından sonra Hafız Esat bir müddet Mısır’da Ebu Za’bel cezaevinde kalmıştır. Bu Esat’ların tarihi sırlarından ve arlarından birisidir. Müsnet veya atılı suçu, Mısır-Suriye arasında ayrılığa neden olmaktır. Yani ayrılıkçılar zümresindendir. 1920’lerde kurulan Nuseyri Devleti veya Lazkiye Hükümeti bilahare Baas darbesinden sonra Salah Cedit ve Esat’ların idaresinde umum Suriye hükümeti halini alır. Zira önce Fransızların sonra da Musa Sadr gibi Şii din adamlarının tezkiyesiyle orduda ve bilahare devlet kademelerinde güçlenir ve semirirler ve ülke sonunda bir zümrenin ve dahası bir ailenin çiftliği haline gelir. Halbuki, Suriyeli sanatçı Asale Nasri’nin anonimleşen ifadesiyle Suriye bir zümrenin veya bir ailenin çiftliği olamaz.
*
Evet! Lazkiye Hükümeti ve ardından Esat’lar Henri Goro’nun açmış olduğu çığırda ilerlemiştir. İğreti dengeler zamanla pekişmiş; esas ve temel denklem haline gelmiş ve hakiki denklem ise unutulmuştur. Veya gerçek denklem iğreti olmuştur. Bunun hatırlanması ve ihkak-ı hakkı kimilerine zor gelse de tarihin mecrası Arap Baharı ile birlikte yeniden ana yatağından akmaya başlamıştır. Bundan dolayı da kimilerinin başları dönmüştür. Esat ailesi ve dayandığı düzenin yıkılmasıyla birlikte sömürgecilik döneminin geriye bıraktığı ve devrettiği iğreti ve köhne yapı da tarihe kavuşacaktır. Bazıları tarihin devranını anlayamıyor. Bunu komplo zaviyesinden okumayı yeğliyor ve dahası kafa konforunu uygun görüyor. Lakin sosyolojinin hükmü şudur: ‘İza tecaveze’ş-şey’u haddehu inkalebe ziddehu/ bir şey dengini ve haddini aşarsa zıddına inkılap eder ve döner’. Suriye’de zulüm kemale ermiştir ve bundan dolayı da zevale yönelmektedir. Kalanı, kilu kal veya lafu güzaf ve cüzaftır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.