Sivilleşme bayramı!
30 Ağustos Zafer Bayramı'yla Ramazan Bayramı'nın aynı güne denk gelmesi hoş bir tesadüftü.
Ama bu 30 Ağustos'u farklı kılan başka bir şey daha yaşandı, törenlerde kutlamaları "Başkomutan" sıfatıyla Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün kabul etmesi... Bu bir ilkti.
Türkiye, 30 Ağustos 1922'deki başkomutan Mustafa Kemal'den 79 yıl sonra "sivil" Başkomutan Abdullah Gül'e geçiş yapmıştı.
Böylece Türkiye toplumu sessiz bir sivil devrim ve "üçü bir arada" diyebileceğimiz bir bayram yaşıyordu. Zafer, Ramazan ve "sivilleşme" bayramı... Kuşkusuz bu noktaya gelmek kolay olmadı ve hayli sancılı geçti. 30 Ağustos Zaferi "bağımsızlığa" yol açmış ama Türkiye toplumunu "özgürlüğe ve eşitliğe" ulaştıramamıştı. Ortaya kendi toplumuna "iç düşman" gözüyle bakan ucube askeri bir cumhuriyet çıkmıştı. Hâlâ da o ceberut yapının sürdüğünü görüyoruz. Çok partili sisteme geçmesine rağmen, bu ceberut yapı toplumun her kesimine acı çektirdi. Toplum, tutuklamalardan, işkencelerden, toplu katliamlardan, sağ sol çatışmalarından başını kaldıramadı. Ve bu yüzden Türkiye bir türlü demokrasiyle buluşamadı. Ne zaman buluşmaya yaklaşsa devreye bu ceberut yapı girdi ve demokrasi erteledi. Bu kısır döngüyü son 10 yılda Türkiye'nin AB yolculuğuna çıkışı değiştirdi.
AK Parti hükümetleri, bütün o Ergenekonlara, darbe girişimlerine, kaos ortamı yaratmalara, hatta ordu ve PKK içinde yer yer şiddeti yükselten güçlere rağmen süreci bugüne getirmeyi başardı. Şu son birkaç günde olup bitenlere bakın...
Azınlık vakıf mallarının geri iade edilmesinden, 27 Nisan e-muhtıra metninin kaldırılmasından ve Cumhurbaşkanı Gül'ün başkomutan sıfatıyla Zafer Bayramı kutlamalarını kabul etmesinden daha etkili bir "demokratik açılım" olabilir mi?
Şimdi biraz daha normalleşen ve sivil bir Türkiye fotoğrafı var. Sıra yeni adımlarda, Kürt, Alevi ve başörtüsü sorununda. Önce şiddetin devreden çıkması ve sivil bir anayasaya giden yolun açılması gerekiyor. Bu açıdan BDP'nin 4 Eylül kongresi önemli. O kongreden "yeni anayasa" için daha güçlü bir sivil sesin çıkması bekleniyor.
Böylece BDP'nin 1 Ekim'de Meclis'e dönmesiyle "silahların susacağı, operasyonların duracağı" yeni bir dönem başlayabilir.Askeri vesayeti gerileten bir Türkiye bunu hak ediyor.