Gel de sarma
Biz onu Somali’de sanıyorduk, Kenya’da ortaya çıktı... “Somali’ye gitmeyi ilk biz aklettik, Başbakan fikrimizi çaldı” diye feveran etti, Somali’nin sınırını bile göremeden geri döndü.
Müddei tavrına bakınca, “Herhalde Somali’ye büyük bir yardım paketi götürüyor” diye düşündük.
Sadece kendini, birkaç arkadaşını ve “yandaş basınını” götürebildi.
Tabii ki Kenya’ya...
Kenya’daki mülteci kampına... 100 kilometre daha uçsaydı, Somali sınırına ulaşabilecekti.
Orada “incelemelerde” bulundu (neyi incelediyse artık!), siyahi çocukları sevdi, yetkililerden kamp hakkında bilgiler aldı ve Kızılay’ın hazırladığı yardım paketlerini dağıttı. Şimdi “gel de sarma” diyeceğim ama...
Kemal Bey’e takılmanın, yapıp ettiklerinden “mizah” çıkarmanın bir anlamı yok artık.
Bir yararı da yok.
Hem, durumun kendisi mizah...
Haftalarca “Somali Somali” diye kafa ütüleyeceksin, Gürsel Tekin’ine duygu ve istismar dozu yüksek açıklamalar yaptıracaksın, “Başbakan önce Türkiye’deki açları doyursun” diyen müntesiplerine kaş bile çatmayacaksın, sonra da “hedeflediğin” ülkeyi göremeden Ankara’ya döneceksin...
Başlı başına mizah...
En iyisi tadında bırakmak...
Küçük bir rota sapması (daha doğrusu “büyük bir rota sapması”) yaşansa da, Kemal Bey’in “gitme iradesi” göstermesini takdirle karşıladım. Ciddiyim...
Memleketimizin sosyal demokratları, dış meselelere genellikle sağırdır.
Baykal’ın özel “Bosna mesaisini” burada saygıyla hatırlamak lazım... CHP tarihinde bir ilktir... Gerçi Bosnalı kadınlara “hediye” olarak başörtüsü dağıtmış, “Kendi ülkende yasaklamaya çalışıyorsun, burada başörtüsü şovu yapıyorsun! Bu ne perhiz!” dedirtmişti ama bazı sosyal demokrat yürekleri de Bosna konusunda “duyarlı” kılmıştı.
Buydu sadece...
Bunun dışında, dış meseleleri de “mesele” edinmiş bir sosyal demokrat hassasiyeti göremedik CHP’lilerde.
Herhalde “Yurtta sulh cihanda sulh” ilkesi, “kimse yurtta keyfimi bozmasın, cihanda bozmaya da yeltenmesin” şeklinde okunuyordu. Milli Şef’ten andaç “içe kapanma, dışarıyla hiç ilgilenmeme” politikası da bunun tuzu biberi oluyordu.
Bizatihi Milli şef dememiş miydi, “Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında Türk yoktur” diye.
Batı Trakya’da “moronlar” yaşıyordu, öyle ya...
Halep, Şam ve Bağdat bizim değildi.
Mağrip’te hiç iz bırakmamıştık. Afrika’ya hiç ayak basmamıştık. Trablusgarp bir “garp” şehriydi. “Fizan” sadece atasözlerinde ve darbımesellerde yaşayan bir bölgenin adıydı. Batum’da hiç olmamıştık. Tiflis bize çok uzaktı. Araplar, Gürcüler ve Farisilerle hiçbir ortak yanımız yoktu. Bulgarlar ve Yunanlılar ezeli ve ebedi düşmanımızdı. Üç yanımız denizlerle, dört yanımız düşmanlarla çevriliydi.
Buydu dış politika vizyonları.
Kemal Bey’in “Somali görünümlü Kenya ziyaretini” bu nedenle önemsiyorum ve CHP’nin dış meselelere bakışı konusunda önemli bir “kırılma noktası” saymak istiyorum.
Bir de İsrail’e servis yapmayı bıraksalar.
İsrail ağzıyla kendi hükümetlerini sıkıştırma huyundan vazgeçseler...
Daha da iyi olacak!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.