28 Şubat asıl şimdi sona erdi
Dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu, “Bin yıl sürecek” demişti.
İç politikadaki etkileri 2002 seçimlerinin ardından birer birer silinmeye başladı.
EMASYA’dan üniversitede başörtü yasağına kadar 28 Şubat’ın birçok mirası ortadan kaldırıldı.
Dışişleri Bakanı Ahmed Davutoğlu’nun dün açıkladığı kararlarla, 28 Şubat’ın dış politika ve askeri alandaki hegemonyası da sona ermiş oldu.
28 Şubat benim kişisel tecrübeme göre, İsrail ve Washington’daki Yahudi lobisinin önderliğinde gerçekleşti.
Türkiye’de İslamcı gördükleri bir iktidarı görevden uzaklaştırmakla kalmadılar, Ankara’nın askeri ve dış politik hamlelerini de kendi çıkarları doğrultusunda belirlediler.
Dönemin önde gelen askerlerinin en azından bir kısmının bu lobilerle bağlantılı silah şirketlerinin temsilcisi olması tesadüf olmasa gerek.
Şimdi, The New York Times gazetesi ön bilgileri daha önceden sızan Birleşmiş Milletler raporunu yayınladı.
Daha doğrusu raporun bu gazeteye sızdırıldığı ortada.
Rapor İsrail’i mutlu edici, Türkiye için ise rahatsız edici unsurlar taşıyor.
Rapor, her şeyden önce İsrail’in Gazze’ye yönelik ablukasını ‘’haklı ve yerinde’’ bir önlem olarak değerlendiriyor.
Rapor, Mavi Marmara gemisindeki bir kesim yolcunun gemiye çıkarma yapan İsrailli komandoların ‘’organize ve aşırı’’ bir direniş gösterdiğini öne sürüyor.
İsrail’in Mavi Marmara’ya karşı uluslararası sularda operasyon yapması konusunu eleştirmeyen rapor, 8 kişinin ölümüne yol açan baskında İsrail’i sadece aşırı ve gereksiz güç kullanmakla suçluyor. Kimi yolculara bir kaç el ateş edildiğini, kimin arkadan vurulduğuna işaret ediyor.
BM, İsrail’den olay için özür değil ama tam bir üzüntü açıklaması ve can kayıpları için tazminat ödemesi yapmasını bekliyor.
4 kişilik panelin hazırladığı rapor, Mavi Marmara’nın organizatörü İHH’yı sert bir dille eleştiriyor.
Böyle bir raporun ilk ve doğrudan sonucu, İsrail’in Türkiye’den özür dilemeyi kesinlikle reddetmesi olacaktır.
Bu açıdan ilk bakışta İsrail için diplomatik bir kazanım gibi görülebilir.
Ama ilk bakışta...
Bu raporun ve Türkiye ile ilişkilerin bozulması İsrail için uzun dönemde son derece zarar verici olacaktır.
Davutoğlu’nun askeri ilişkileri askıya alma ve temsilciliklerin seviyesini düşürme kararını açıklaması bunun açık bir göstergesi.
Ankara ilk günden itibaren özür konusunda kesin bir tavır ortaya koydu.
Buna ek olarak Başbakan Erdoğan İsrail ile ilişkilerin düzelmesi için Gazze ablukasının kaldırılmasını şart koştu.
BM’nin ablukayı haklı gören değerlendirilmesinin ardından bu da imkansız görülüyor.
AK Parti veya bu geleneğin daha uzun süre iktidarda kalma geleneğini ve Türkiye’de Filistin hassasiyetini gözönüne aldığımızda ve bölgedeki gelişmeleri gözönüne aldığımızda, İsrail önemli bir müttefikini kaybetmiş görünüyor.
İsrail için gerçekçi politika Türkiye ile ilişkilerini bir şekilde düzeltmekten geçiyor.
Türkiye’deki gelişmeleri yakından izlediklerine göre, artık bölgenin şımarık ve sorumsuz çocuğu rolünü sürdürmelerinin olanaksız olduğunu görmeleri gerekir.