Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Katile ‘katil’ demek ayıp mı?

Katile ‘katil’ demek ayıp mı?

İsrail adı verilen “cinayet şebekesini” eleştirirsek, başımıza iş açarmışız...

Eskiden bu düşünceyi açıkça seslendirirlerdi.

Şimdi örtük cümlelerle “başımıza açacağımız işleri” sıralıyorlar:

Dış politikada “eksenimiz kayar”mış...

İki ülke de zararlı çıkarmış... Ama en çok Türkiye kaybedermiş ve müttefiklerinin gözünde “geçimsiz, kavgacı, her an arıza çıkarmaya hazır bir ülke” haline gelirmiş.

Söylemedikleri ve karine yoluyla çıkardığımız “başımıza gelecek işlerden” biri de, darbe ihtimali...

Dolambaçlı ifadelerle, 28 Şubat’a gönderme yapıyorlar ve “istikbaldeki darbeleri” müjdeliyorlar.

Demek ki, 28 Şubat’la ilgili iddialar, sadece “iddia” değilmiş...

Hükümetin muhalefetine rağmen İsrail’le yapılan kaç-göç askeri işbirliği anlaşmaları...

Hangi ortada “ortak düşmana” karşı yapıldığı belirsiz ortak hava tatbikatları...

İsrail’i suyolu yapan generaller...

Kudüs Gecesi’ne yönelik “orantısız” ve “abartılı” tepkiler... Bir bardak suda koparılan fırtına...

İrtica edebiyatı...

Demek ki hepsinin istinat ettiği nokta, İsrail’in çıkarlarıymış.

Katile “katil” dediğimizde “başımıza gelecek kötü işleri” sıralayan arkadaşlar itiraza yeltenebilir, “Ama Sayın yazar, böyle de dış politika olmaz ki... Komşularla sıfır politikayı düstur edinmiş ve üstelik Batı Kulübü içinde yer almaya çalışan Türkiye, bir Batı Kulübü üyesi olan İsrail’le dalaşarak, Ortadoğu kabadayılığına soyunarak mı kendisini gerçekleştirecek? İlişkiler rasyonalite temelinde yürütülmelidir, soğukkanlı olunmalıdır...” filan diyebilir.

Diyorlar da nitekim...

Fakat karşımızda normal bir devlet yok.

Bir katil var.

Bugüne kadar hiçbir yükümlülüğünü yerine getirmemiş...

Hiçbir anlaşmaya uymamış...

Hiçbir BM kararını takmamış...

Hiçbir hukuka riayet etmemiş...

Üstelik çocuk öldürerek, terör uygulayarak, kendisine ait olmayan topraklarda yeni yerleşim bölgeleri kurarak var olmaya çalışan, meşruiyetini ise hukuk dışı eylemlere borçlu olduğunu düşünen zorba bir devlet bu...

Bütün mesele, zorbayı “hukuk” zeminine çekmek...

İtibarsızlaştırmak.

Hukuk dışılığını dünyanın gözüne sokmak ve “yalnızlıkla” terbiye etmek...

Katilin suç dosyası oldukça kabarık...

Sedat Laçiner küçük bir özet yaptı. Hatırlatayım: “Canı ne isterse onu yapar, bunlar için hiçbir ceza da almaz. Ordusu terörist gibi davranır, küçücük çocukları yasadışı bombalarla yakarlar, hapishanelerinde düzenli olarak işkence yapılır, binlerce kişi suçunu dahi bilmeden hücrelerde çürür de BM’nin sesi soluğu çıkmaz. Kazara yazılan tarafsız bir iki rapor ise zamanla ya unutulur, ya da ‘pardon yanlışlıkla bunu yayımlamışız’ denilip değiştirilir... MOSSAD ajanları Macaristan, Birleşik Arap Emirlikleri, İran gibi ülkelerin sokaklarında, otel odalarında tüm dünyanın gözü önünde insanları öldürebilir. Katilin kim olduğunu kameralar kaydeder, tüm dünya cinayete şahittir, fakat kimsecikler İsrail’e hesap sormaz, soramaz...”

Bizi “başımıza gelebilecek kötü işlerle” korkutan arkadaşlar, biraz da bu hukuk dışılığa itiraz etseler ya...

Hadi katile “katil” demekten imtina ediyorlar.

Bari içinde “hukuk” geçen bir cümle kursunlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi