Erdoğan Kahire’de: Yıldızın parladığı an
Değişim ve dönüşüm yaşanırken, kişilikleri ve davranışlarıyla değişim ve dönüşümü sağlayan insanlar, bu durumun farkındalar mıdır?
Altı günlük bir tren yolculuğu sonucu Petrograd’taki Finlandiya İstasyonu’na vardığında, Vladimir İlyiç Lenin ve 30 yol arkadaşı, 70 yıl süreyle dünyanın kaderine hâkim olacak bir ‘olayı’ gerçekleştirdiklerinin farkında mıydılar?
Steven Zweig ‘Yıldızın Parladığı Anlar’ adıyla Türkçeye kazandırılmış kitabında (1927), aralarında Lenin’in de bulunduğu 12 ‘örnek olay - insan’ anlatır. Her biri zamanlarında birer ‘yıldız’ olan insanların hayatları hep aynı sonucu veriyor: Değişim ve dönüşümün aktörleri, bunu sağlarken, ne yaptıklarını tam bilemiyor. Yaptıkları, hayatlarına dışarıdan bakıldığında daha iyi değerlendirilebiliyor...
Tarihi belirleyen olaylar ve insanların herbirinin ‘olumlu’ işler yapması da gerekmiyor. Sözgelimi, Lenin ve Bolşevik dostlarının eseri ‘Sovyetler Birliği’ deneyimini yaşamasaydı, Rusya bugün hangi durumda olurdu? Bu soruya cevap vermek hayli zor.
Hapisteki Nelson Mandela’dan bir ‘kurtarıcı’ çıkarmak bir deha ürünüdür... 28 yılını hapiste geçirmiş Mandela’nın ‘ayrılıkçı’ bir rejimi tasfiye ederken karşılaştığı ‘toplumsal yapının bölünmesi’ tehlikesini atlatmak için ‘milli rugby’ takımını ‘ortak değer’ paketi halinde sunup kazanılan şampiyonluğun heyecanını beyaz-siyah tutkalı yapması da...
Sonunda Avrupa Birliği (AB) olarak karşımıza çıkan değişik devletleri ortak bir çatı altında toplama projesi vaktiyle birkaç Avrupalı düşünür ile devlet adamının hayaliydi; azimle gerçek haline dönüştürdükleri bir hayal... Bugün ekonomik krizlerle başa çıkmaya çabalıyor AB ve en az onlar kadar hayali güçlü misyon sahibi kurtarıcılara, değişim ve dönüşüm aktörlerine ihtiyacı var Avrupa’nın...
Ortalıkta kurucular çapında bir kurtarıcı kadro görünmüyor Avrupa’da...
Buna karşılık Ortadoğu umutların yeşerdiği bir coğrafya oluverdi; hem de birdenbire... Uyuşturulmuş gibi duran kitleler hareketlenmeye, kaderleri üzerinde söz sahibinin kendileri olduğunu hatırlamaya ve hatırlatmaya başladılar. Bir kibrit Tunus’u değiştirdi; sosyal medya bütün Mısır’ı sokaklara döktü; Libya’da kitleler hâlâ kaplarına sığamıyor.
Değişiyor ve dönüşüyor Ortadoğu; yıldız şimdilerde bölgemiz üzerinde parlıyor... Değişim ve dönüşümü sağlayanlar bunu tam fark etmeseler de...
Henüz ‘paradigma’ değişimi tam olarak gerçekleşmedi; ‘Soğuk Savaş’ yıllarında geçerli olan ölçüler de, hemen ardından gelen dönemin pompalanmış korkuları da bütünüyle ortadan kalkmadı; bu yüzden hemen herkeste tereddüt var. Kimi “İnancımı kaybeder miyim?” kaygısını, kimi “Bana zorla inanç aşısı yaparlar mı?” tereddüdünü yaşıyor.
Günü ve getirdiklerini doğru değerlendiren, kavramlaştıran, yaşananı gerçeğiyle yansıtan fazla kişi yok etrafta. Tayyip Erdoğan’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı olarak tam da bu sırada Kahire’ye gitmesinin taşıdığı anlamı bu sebeple tam fark edemiyoruz.
Sovyet devrimini ‘içinden’ yaşayıp ‘Dünyayı Değiştiren 10 Gün’ adlı eseri kaleme alan Amerikalı gazeteci John Reed’in, günümüzde meydana gelen değişimi değerlendirebilip anlamlandırabilecek bir benzeri çıkmadı henüz.
Farkında olun artık: Yıldız bizim coğrafyamızın üzerinde parlıyor...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.