Faiz lobisine, notçulara bütçe şoku
Dün,önce Türkiye İstatistik Kurumu tarafından işsizlik rakamları açıklandı, ardından da yeni bütçe rakamları geldi.
Son verilere göre, Haziran 2011 döneminde işsizlik oranı yüzde 9.2'ye geriledi.
Böylece geçen son bir yılda bir milyon 413 bin kişiye yeni istihdam sağlandı.
Geçen yılın aynı döneminde işsizlik yüzde 10.5 oranındaydı.
Peki açıklanan işsizlik oranı tatmin edici bir düzey mi? Değil. Türkiye'de işsizliğin daha düşük seviyelere indirilmesi gerekiyor. Ama içinde bulunduğumuz küresel ekonomik koşullarda, Türkiye'nin yüzde 9.2 olan işsizlik seviyesi Avrupa Para Birliği ortalaması olan yüzde 10'luk işsizlik oranının altında bulunuyor.
Dolayısıyla Türkiye'de işsizlik oranı Avrupa'nın altında.
Ayrıca Türkiye'yle aynı kategoride değerlendirilen Hindistan'da işsizlik oranının yüzde 10.8, Polonya'da yüzde 11.7, İspanya'da yüzde 21.2, Yunanistan'da yüzde 16.6 olduğu ve zengin ülkelerden Fransa'da işsizliğin yüzde 9.9, ABD'de de yüzde 9.1 seviyesinde bulunduğu dikkate alınırsa, Türkiye'nin işsizlikte mukayeseli olarak pek de kötü durumda olmadığını söyleyebiliriz.
Peki daha çok istihdam yani daha düşük işsizlik için ne yapılmalı? İşsizliğin azaltılabilmesi için özellikle kamunun ihtiyacı olan öğretmen, sağlık ve güvenlik personel sayısının artırılmasında fayda var. Çünkü Fransa'da 5.5 milyon kamu personeli bulunurken, Türkiye'de yıllardır kamu personeli sayısının 3 milyon seviyesinde kalması Hükümet'in kamuya personel alımında cimri davrandığını gösteriyor.
Gelelim bütçe rakamlarına... Dün açıklanan bütçe rakamları, faiz lobisinin ve artık kasıtlı olarak Türkiye'nin kredi notunu düşük tutan uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının asabını gene bozdu. Zira devlet bütçesi ocak-ağustos döneminde bu kez 2.1 milyar lira fazla verdi. Geçen yılın aynı döneminde bütçe 14.3 milyar lira açık vermişti. Peki faiz lobisi ve notçular, bütçe fazla verince niye rahatsız oluyor? Çünkü bütçenin fazla vermesi halinde ek borçlanma olmayacağından, devletin para talebi azalıyor. Böylece faizlerin artması için bir neden kalmıyor. Dolayısıyla faiz lobisi, yüksek faiz talebini gerekçelendiremiyor.
Bugün olduğu gibi türlü bahaneler uyduruyor ve komik duruma düşüyor.
Ayrıca bu yılın ocak-ağustos döneminde faiz dışı fazlanın, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 62 artarak 33.8 milyar liraya yükselmesi de, borç stokundaki azalmanın hızlandığını bize gösteriyor.
Gelelim kolay para kazanmayı alışkanlık edinmiş faiz lobisinin destekçisi olan Türkiye'ye kredi notu verenlerin, yani kısacası "notçuların" durumuna...
Çeşitli bahanelerle Türkiye'nin notunu düşük tutarak haksız yere yüksek faiz ödeten notçular, şimdi bu bütçe fazlasına da burun kıvıracak ve büyük ihtimalle gene Türkiye'nin notunu "yatırım yapılamaz" seviyede tutacak.
Onlara IMF'nin dün yayınladığı Eylül 2011 Dünya Ekonomisinin Görünümü Raporu'nu okumalarını öneriyorum. Bu raporda, maliye politikası, bütçe dengesi ve birincil bütçe dengesinin (primary balance) yani faiz dışı fazla ya da açığının, cari açık üzerindeki etkisini gösteren yeni bir çalışma var. Bu çalışma, Türkiye'nin faiz dışı fazla vermesi nedeniyle niçin notunun artırılması gerektiğini bize açıkça gösteriyor. Ama bir yanda AK Parti'ye olan kararlı düşmanlık, diğer yanda da yüksek faize olan aşırı düşkünlük, bazılarının olumlu ekonomik gelişmeleri kabul etmesini maalesef engelliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.