Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Vur fakat dinle!

Vur fakat dinle!

Birileri için hayat iki renkten ibaret, siyah ve beyaz. Dünya, ben ve ötekilerden ibaret.. Helal mi, haram mı diye soruyoruz, sünnet, mekruh, müstehab.. Cennet de 7 kat, cehennem de..
Ben bir şeyi kabul ederken de, bir şeye karşı çıkarken de, bilgi sahibi olmadan kanaat sahibi olmaktan kaçmaya çalıştım.. Hep başardığım söylenemez elbette ama bilmediğim bir şeyin peşine düşmek istemedim.. İşin aslını anlamaya çalışınca, aslında taraf olduğunuzun yanlışlarını, karşı olduğunuzun haklarının da farkına varıyorsunuz bu arada..
Laiklik üzerine okumadan laik olmak ya da laikliğe karşı çıkmak çok kolay. Demokrasiyi bilmeden demokrat olmak ya da demokrasiye karşı çıkmak! Sahi neden kimse Farabi’nin Medinetül fazılasını okumaz?.. Bizde insanlar neden republic/cumhuriyet değil de demokrasi karşıtlığı konusunda daha aktiftir?.. Saki cumhuriyet demokrasiden daha mı masum uygulama ya da teori olarak!
“Bilişim” kelimesini Türkçe ilk Yunus kullanmış.. Bu kelimenin Arapçası tearüf şeklinde çevirilebilir belki.. Tearüf etmek, bilişmek.. Allah(cc) kitabında “Sizi tearüf edesiniz diye yarattım” demiyor mu? Bizde “hüsnü zan” diye bir kavram var. “Telif etmek” uyumlu hale getirmek. Zaten “İNSan” derken, bu kavram ünsiyet peydah eden demek değil mi? Hüsnü niyet söz konusu ise “tevil” etmekten söz etmiyor muyuz.. “Müellefetül gulub” derken, yürekleri kazanmak için, onun içindeki güzelliklerden yola çıkarak bir insanı kazanmaktan söz etmiyor muyuz?
Ben İmam Hatipte iken, Komünizmle Mücadele Derneği ve Milliyetçiler Derneği’nin yönlendirmesi ile komünistlere, solculara, sosyalistlere karşı öfke doluydum.. Sonra, doğrusu “düşmanımı daha yakından tanımak” adına okumaya karar verdim!. Bir afiş vardı “Türk oğlu düşmanını tanı” diye. Bir iskelet, kaburga kemiklerinin her birinde bir kötülük yazıyordu. Ama ben solcuların, solun kitaplarını okudum.. Onların beni niye düşman olarak gördüklerini anladığımda üzüldüm. Onların gözünde kapitalizmin, emperyalizmin kullandığı bir maşaydım. Faşizmin tetikçiliğini yapıyordum.Kuşkusuz benim açımdam gerçek bu değildi, ama peki ya benim gözümde onların konumu ne kadar gerçekti!
Çevremdeki Kemalistler Nutuk’u okumasa da ben çok erken yaşlarda Nutuk’u okudum.. Kemalizmin dinde reform projesini İmam Hatibi bitirmeden biliyordum.. İncirlik Üssü’nün himayesinde sürdürülen bir misyonerlik faaliyeti vardı. Küçük broşürler dağıtıyorlardı, “Tom amcanın kulübesi”, “Fıstıkçı Profesör” filan. Beyaz adamın Afrika macerasını anlatan. Dr. bilmem kimin anıları.. Ben kiliseye gittim, İncil istedim ve İncil’i okudum..
Türkiye’de Kürt sorunu vardır diye 1980’in başında günlük bir gazetede ilk makaleyi ben yazdım.. Laikliği merak ettim, “Laisizm” diye bir kitab yazdım.. “Laik Demokratik Cumhuriyet İlkelerine Bağlı Kalacağıma” diye bir kitap yazdım, Türk tipi demokrasi serüvenini anlattım.. Herkes okullarda din dersini savunurken ben “Bu din benim dinim değildir” diye bir kitap yazdım. Oturdum, bütün o ders kitaplarını satır satır okudum..
Kemalistlerin şeriattan korkularının sahici olmaması tamam da, gerçek bir korkunun varlığını gördüm.. Demem o ki, kavga edecekseniz de, önce birbirinizi tanıyın.. Sonra üzülürsünüz!
Hani derler ya, buğday başakları olgunlaşınca başlarını öne eğerler diye..
İnsanlar neden dağa çıkarlar? PKK neden ve nasıl varlığını sürdürüyor. Bunun siyasi, iktisadi, sosyal, kültürel, hukuki, diplomatik boyutları var.. Yıllar önce terörü anlamak için bu işin peşine düştüm. “Terörist kim, Terörizm” diye bir kitabım var.. Şanar’la birlikte insan hakları mücadelesi verdik, veriyoruz. Toktamış Ateş’le birlikte ekrana çıktım.. Murat Belge, İdris Küçükömer ve daha bir çok isim.. Ben bugün laikleri, liberalleri, demokratları, solcuları, her kimse onları yeteri kadar anladığımızı düşünmüyorum. Onlar da bizim korkularımızı ve umutlarımızı bilmiyorlar.. İşin daha da kötü yanı, ötekini tanıma çabamız olmadığı gibi, bu çaba içine girenleri de hemen dışlıyoruz..
Şunu görelim, benim ruhumu aydınlatan şeriat, bir başkası için korkunç bir şey. Benim bir kitabımın adı da “Yaşasın şeriat”. Bir şeyden anladığımızın dışında ona yüklediğimiz anlamlar da var. Önyargılar ve propaganda sonucu gelişen fobiler de söz konusu.. Bunu da görmemiz gerek..
Ama eğer çözüm istiyorsak, birbirimizi anlamaya çalışmaktan başka çare yok.. Erdoğan’ın laiklik ve demokrasi referansına tepki veren İhvan’ı da anlamak gerek, kendine karşı tarafın temel referansından bir referans veren Erdoğan’ı da.. Benim kravat takmamamı da anlamak gerekiyor, bir başkasının kravat takmasını da.. Kimse kimsenin kalbini yarıp bakmadı.. İşin kötü yanı, kimse kimseyi anlama çabasında da değil.. Kendi adıma laik değilim, laik bir uygulamaya da muhatap olmak istemem, ama liberal birinin katolizme karşı laiklik talebini anlarım ve desteklerim.. Ama birileri bu iki davranış arasındaki insani ve fikri bağı görmek istemiyorsa ben ne yapabilirim ki!
Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi