Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Fitne ile cihad arasında devrim

Fitne ile cihad arasında devrim

İran Dini Lideri Ali Hamaney, Suriye Devrimini komplo olarak nitelendirirken Muhammed Said Ramazan el Buti hem komplo hem de fitne olarak değerlendirmektedir. Bu mesele aylar sonra yeniden el Cezire ekranlarına dönen Yusuf el Karadavi’ye de soruldu. Yine bermutat soruyu soran Osman Osman’dı. Elbette Buti’nin adı hiç anılmadı ama sözleri ve tezleri sohbetin ana konusuydu. Bu arada Yusuf el Karadavi sohbete girmeden önce hastalığından mütevellit olarak ortalıkta görünmediğini ve evine çekildiğini ve kısmen afiyet bulmasından sonra yeniden ekrana döndüğünü söyledi. ‘Devrim İmamı’ olarak da anılan Karadavi’nin ekrandaki ilk işi yine devrime destek vermekti. Lakin sohbetin girişinde manidar konuştu. Çoklarının yokluğundan dolayı sevinmiş olabileceğini lakin Allah sıhhat ve afiyet verdikçe konuşmaktan da geri kalmayacağını beyan etti. Karadavi’ye, adı anılmadan zımni surette Buti’nin devrim için fitne değerlendirmesi soruldu. Karadavi: ‘Fitne, imtihandan halis çakmak anlamına gelir’ dedi ve devrimin fitneden ziyade cihad olduğunu ifade etti ve en büyük cihadın zalim sultana karşı hakkı haykırmak olduğunu hatırlattı. Nahda hareketinin vurguladığı gibi bazen devrimler kaos ile otoriterlik veya totaliterlik arasında gidip gelebilir. Esas olanın ifrat ve tefrite düşmeden bunların ortasını bulmak olduğunu söyledi (An-Nahdha warns against Chaos and Authoritarianism). Evet, devrim anarşi ve istikrar anlayışı da otoriterlik veya totaliterlik getirmemeli. İlla da bunlar arasında bir tercih noktasına gelinirse belki eskiler gibi demek mümkün: Sultanun gaşum hayrun min fitnetin tedum. Yani kalıcı bir kaos ve fitne yerine zalim bir sultan yeğ olabilir. Elbette bunu Suriye bağlamında söylememiştir.
¥
Karadavi sohbetinin girişinde Kaddafi gibi Beşşar’ın da yakında gideceğine dair umudunu dile getirmiştir. ‘Kaddafi gibi Beşşar’a da yol göründü’ demiştir. Erdoğan gibi geçmişte Beşşar’la görüşmesine rağmen hak ile dostluk çatışınca hakkın hatırını ali tutmuştur. Böyle de olması gerekir. Hadislere dayanarak Arap Baharı’nda vefat edenlerin Hamza Bin Abdulmuttalip kademi üzerine olduklarını ve en büyük şahadet mertebesine eriştiklerini ifade etmiştir. Telefonla sohbete Emevi Camii hocalarından Muhammed Yakup da katılmış ve İbni Abidin gibi nice ulemanın geçmişte Arap Baharı gibi durumlar için devrim fetvası verdiklerini aktarmıştır. Karadavi de Yakup’a destek vererek devrimcilerin harici ve fitneci olmadıklarını aksine büyük bir cihadı yerine getirdiklerini ifade etmiştir. Alimlerin devrimden yana olmaları gerektiğini hatırlatmış en azından yapamıyorlarsa suskun kalmaları gerektiğini hatırlatmıştır. Beşşar da Türkiye gibi ülkelerden ya yanında olmalarını ya da en azından tarafsız ve sessiz kalmalarını istemektedir. Buti hâlâ mutiliğinde devam ederken devrime mesafeli kalmakla eleştirilen Halep Müftüsü Şeyh İbrahim Selkini geçenlerde vefat etti. Cenazesi tam bir devrim kalabalığına dönüştü. Buti’den farklı olarak vefatından önce Suriye rejimiyle köprüleri atmıştı. Derhal akıtılan kanın durdurulmasını ve siyasi tutukluların salıverilmesini istemiştir. Şeyh Üsame Rüfai’nin camisinde Şebbiha tarafından tartaklanması üzerine Ratip Nablusi ve İbrahim Selkini rejim karşısında sözünü esirgememe noktasına gelmiş ve yapılanları kınamıştır. İbrahim Selkini gelişmeler üzerine zulme seyirci kalmanın mümkün olmadığını söylemiş ve Ramazan ayının son günlerinde beyin kanaması geçirmiş ve bunun üzerine vefat etmiştir. Haleplilere göre Şeyh İbrahim Selkini’nin ölümünde bir tertip vardır. Rejimin gönderdiği elçilerin tehdit mesajları bırakmaları üzerine Şeyh İbrahim Selkini fenalık ve beyin kanaması geçirmiş ve hastaneye kaldırıldıktan sonra da vefat etmiştir. Ameliyata alındıktan sonra ise fazla narkoz verilmesinden mütevellit vefat ettiği anlaşılmıştır. Haleplilere göre İbrahim Selkini’nin vefatından bizzat Şebbiha sürüleri ve rejimi sorumludur. Fazla narkoz da onların tertibidir. İbrahim Selkini’nin öldürülmesinden sonra Halep barut fıçısına dönmüştür. Suriyeli El Cezire muhabiri Ahmet Muvaffak Zeydan’ın bir hasreti var: ‘Keşke İbrahim Selkini vefatından önce Halep müftülüğünden çekilseydi.’ Dera Müftüsünün daha önce yaptığı gibi. Allah gani gani rahmet etsin. Ratip Nablusi gibiler olayların yükü altında ağlamaktan kendini alamazken Allah Buti gibilerine akıl fikir versin ve ıslah etsin.
Başa dönecek ve Karadavi’nin sohbetini değerlendirecek olursak: Sohbetinde çok önemli temel meselelere değinmiştir. Beşşar Esat rejimine karşı çıkmamak için yasal ve meşru bir engel bulunmadığını söylemiştir. Buti’nin hilafına Beşşar’a karşı çıkmamanın İslami bir dayanağı olmadığını hatırlatmıştır. Esat rejiminin meşru bir dayanağı yoktur zira Esat İslam yerine Baas’ı referans almaktadır. Dolayısıyla ‘Esat’a karşı çıkmak doğrudur’ demiş ve Suriye askerlerinden de rejimin bekçiliğini bırakarak halkın yanına geçmesini istemiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi