Medyada raconu değiştiriyorum
Bizim meslekte racon birbirinin gözünü çıkarmaktır, ama ne yapayım Radikal gazetesi konusunda kalbim yumuşak. Hemen herkes “Aman, artık kapansa da rahat etsek” havasında, içinden “Bir tekme de ben atayım” diye geçiren de, içinden geçirdiğini hayata geçiren de var...
Oysa Radikal bir süredir kendini toplamaya, benzeşler arasından sıyrılıp sürü psikolojisinden kurtulmaya, gençlik başında duman olmasına rağmen dedesi yaşındaki gazetelere meydan okumaya başladı. Haberleriyle de, yazılarıyla da...
Geçenlerde burada “Daha radikal ol Radikal” demiştim ya, beni duymuş gibi davranıyor muhabirleri, yazarları... Hiç değilse çoğu öyle....
Ülkemizin boyuyla tek aykırı gazetesi bir defa. Evet, daha ufak başka gazeteler de var, ancak Radikal bütün bir gazetenin yarı boyunda çıkıyor ve bu, dünyanın pekçok metropol gazetesinde standartlaştı artık...
‘Metropol gazetesi’ büyük kentlerin hayhuyuna uygun gazete demek... Büyük kentlerde yaşayan gazete okurunun belli bir rutini var: Sabah evinden çoğu kez kahvaltı etmeden çıkıyor... Metro istasyonunun kapısındaki bayiden gazetesini, kahveciden içeceğini ve boyozunu alıyor, bineceği trenin gelmesini beklerken kahvaltısını yapıyor. Tren geldiğinde oturacak yer bulabilirse ne âlâ, bulamazsa bütün yolu ayakta katediyor...
Elinde kocaman bir gazete olsa o sıkışıklıkta okuyamaz. Yarım boy böyle bir insanın iş yerine gidene kadar kimseyi rahatsız etmeden ve kimse tarafından rahatsız edilmeden okuyabileceği bir boyut... Otururken veya ayakta elinde gazetesini okurken görüyorsunuz metropol okurunu...
Aynı okur akşam işinden evine dönerken elinde bir kitap tutar Batı ülkelerinde...
Bizde metro mu var? Var tabii ve daha da gelişecek... İstanbul, Ankara ve İzmir’de kentin önemli bir bölümü yeraltından gidilebilir halde; İstanbul’da bazen yerüstüne de çıkıyor metro ve havaalanına kadar uzanıyor. 2015 sonrasında İstanbul’un iki yakasının en uç noktaları arasında yeryüzünü görmeden müthiş hızlı seyahat edilebilecek...
İngiltere yalnızca futbolun değil basının da beşiği... Nüfusuna oranla en yüksek gazete okuru bulunan ülkeler sıralamasında başlarda geliyor. Geçen gün bir işadamı, “Dünyada meydana gelen olayları bizim gazetelerden bölük pörçük takip etmek yerine İngiliz Guardian’a takılıyorum” dedi bana. Doğrudur, Guardian tek başına sizi hemen her şeyden haberdar eder...
Guardian boyunu küçülttü birkaç yıl önce... Hemen ardından Independent ve Times gazeteleri de aynı yola girdi. İsteyen hâlâ eski kocaman halinde de buluyor son iki gazeteyi, ancak satışlarının büyük bölümü küçük boyutludan...
Küçük boyutlu gazetenin adı da İngiltere’den; ‘tabloid’ deniliyor...
Ne hikmetse, Radikal-öncesi yapılan bütün ‘tabloid gazete’ denemeleri tutmadı bizde; küçüldüğünde Radikal’e de kısa bir ömür biçilmesi eski deneyimlerin âkıbeti yüzündendir. Oysa Türkiye değişti, büyük metropol kentleri var artık, hayat da giderek hızlanıyor çalışan kesim için... İş, kafası da çalışan kesime gazete okutabilmekte...
Son bir haftadır yaptıkları gazeteciliğe şapka çıkartıyorum... Susurluk kazası sonrası toplanan ilk MGK’da konuşulanların özetini vermekle yetinmediler, dün de o toplantının daha geniş zabıtını yayımladılar. 1996 yılında meydana gelmiş bazı cinayetlerin çeteler tarafından işlendiği meğer dönemin cumhurbaşkanı, başbakanı ve pek çok bakanı tarafından biliniyormuş...
Ankara, Siirt ve Bitlis’teki saldırılar sonrasında halet-i ruhiyeyi de çok yönlü yansıtıyor sayfalarında; küçük boy oluşunun bütün estetik üstünlüğünü kullanarak...
“Başka bir gazeteye güzelleme sayılacak bu yazı da nereden çıktı?” demeyin sakın; bu Kulis’i birbirine çamur atma yarışı biçiminde medyada yerleşmiş raconu kırma girişimi olarak görün...
Daha iyi olmak için, yönetmeni Eyüp Can, hiç çekinmeden biraz daha radikal davranmayı sürdürmeli.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.