Mert ol, mert...
Kürt aydınlarının, Kürt kanaat önderlerinin bile “şiddeti tecrit eden” açıklamalarına rağmen, bir kısım Beyaz Türk, PKK terörünü neredeyse anlayışla karşılayan yazılar yazıyor.
Maksat, herhalde, sivil siyaseti sıkıştırmak...
Demokratik açılımların bu kesimi mutlu etmediğini biliyoruz. Olağanüstü Hal’in kaldırılmasından ve “haklar” temelindeki iyileştirmelerde • mutlu olmadıklarını da biliyoruz.
Devlet Kürtçe televizyon kanalı açar.
Suçlu hâlâ hükümettir.
Kürt dili “yasak” olmaktan çıkarılır...
Suçlu hâlâ hükümettir.
Üniversitelerde lisans düzeyinde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümü açılır.
Suçlu hâlâ hükümettir.
Kürtçe şarkı söylemenin bile ağır yaptırımlara bağlandığı sol ve sağ hükümetler döneminden, her şeyin rahatlıkla konuşulabildiği, her fikrin kendisine ifade kanalı bulabildiği, sivil hükümet dönemine geçilmiştir... Parlamento ilk kez inisiyatif almıştır... Yargısız infazlar tarihe karışmıştır... Faili meçhul cinayetler sona erdirilmiştir... Bir dönem “ölüm makinası” gibi çalışan JİTEM devre dışı bırakılmıştır... Faili meçhul cinayetlerin mesul kadrosu yargı karşısına çıkarılmıştır... Bölge resmi çetelerden kurtarılmıştır... Her Kürt’e “terörist” nazarıyla bakan devlet anlayışı değişmiş, “her Kürt bu devletin eşit yurttaşıdır” çizgisine gelinmiştir...
Suçlu hâlâ hükümettir.
Hayır, elbette “Bu hükümet ne eyliyorsa, güzel eyliyor” demiyorum.
KCK operasyonları hala bir muamma.
Baraj sorunu, hâlâ bir sorun.
Siyasetin önündeki “bürokrat ve yargı engeli”, hâlâ bir engel...
Hiç değilse, bu hükümet bir şeyler “eyliyor...”
Eksik de olsa, beyaz Türk vicdanında inikas bulmasa da, “çözüm” için çaba gösteriyor.
Öncekiler hiçbir şey “eylemediler...”
Ülkeyi “Olağanüstü Hal” cenderesine aldılar.
Faili meçhuller çağını başlattılar.
Kürt işadamlarını kaçırıp öldürttüler.
Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, faili meçhuller ve Susurluk Çetesi tarafından ortadan kaldırılan Kürt işadamları hatırlatıldığında, şu manidar karşılığı vermişti: “Devlet zaman zaman rutin dışına çıkar...”
Bu “hal”in değişmiş olması da mutlu etmiyor Beyaz Türk kesimini.
Devlet rutin içine çekilir.
Suçlu hâlâ hükümettir.
BDP’nin talebi üzerine “İmralı” muhatap alınır...
Suçlu hâlâ hükümettir.
MİT, terör örgütüyle müzakereye oturur.
Suçlu hâlâ hükümettir.
Dün, Beyaz Türk muhitinde nam yapmış bir hanımefendinin “yeni duruma” ilişkin yazısını okudum.
Hani, “Kürt sorununu çözelim derken, bir Türk sorunu yaratmayalım” diyen hanımefendi... Sonra, ıslah-ı nefs (!) etmiş, BDP’nin seçim otobüsüne çıkarak “zafer işareti” yapmıştı hani... Daha doğrusu, “zafer işareti yaparken yakalanmıştı...”
İşbu hanımefendi, Aysel Tuğluk’un “Kürtleri öldürüyorlar, sonra intihar süsü veriyorlar” ifadesini gerekçelendiren bir yazı yazmış.
Diyor ki, “İçinde bulunduğumuz süreci bundan daha iyi özetleyen bir ifadeye rastlayamadım.”
Ben de diyorum ki, aferin...
Son zamanlarda Kürt sivil hedeflere yönelen şiddete bile mazeret üretebiliyorsunuz ya, aferin.
Sivil siyaseti sıkıştırmak için her türlü melaneti sergilediniz, anayasa sürecini sabote etmek için Arato’dan, şurdan buradan deliller getirdiniz, darbelere karşı mücadeleyi “ergen çocuğun babasına gösterdiği tepkiye” benzettiniz, elinizden geleni ardınıza koymadınız ama bu kadarı da fazla...
Hadi düşmanlık yapıyorsunuz.
Bari “düşmanlığınızda” mert olun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.