Kürtler unutmasın! Erdoğan da önder
Tarihi kişiler belirlemez. Tarih kendi somut gerçekliği üzerinde yoluna devam eder.
Kişiler tarihi belirlemez ama gidişatını etkiler.
Kürt siyasi hareketi ve hak talebi, Abdullah Öcalan olmadan da ortaya çıkacak ve başta dil olmak üzere kollektif haklara ilişkin taleplerini dile getirecekti.
Arap coğrafyasında tanıklık ettiğimiz gelişmeler bunun açık bir göstergesi.
Ama Öcalan bu süreci hızlandırdı ve güçlendirdi.
Recep Tayyip Erdoğan olmasa da Türkiye bu kalkınma hızını, dünya çapında oyuncu olma idealini ortaya koyacaktı.
Erdoğan da bu gelişimin hem hızını, hem yönünü etkileyecek bir faktör oldu.
Üstelik sadece Türkiye’nin bir bölgesi için değil, tamamı için.
O yüzden her seçimde oyunu artırdı, yalnızca Türkiye’nin Batısı’nda değil, Doğusu’nda da.
Bugün Kürt hareketi Öcalan için kendini yakan insanlardan sözediyor.
Unutmasınlar ki, Recep Tayyip Erdoğan için daha azı sözkonusu bir gelişme olduğunda benzer tepki gösterecek binlerce insan mevcut.
Erdoğan, Türkiye tarihinde gördüğümüz sıradan bir lider değil.
Halkın kendine, kapasitesine ve yarınına olan inancını artıran bir insan.
Bu açıdan bir önder.
2000’li yıllarda batma noktasına gelmiş bir ülkeyi bataktan alıp çıkaran ve dünyada sözsahibi olma noktasına getirmiş bir siyasi hareketin lideri.
Kürtler Öcalan’a nasıl bakıyorsa, bir kısım Kürtler de dahil olmak üzere Türkler’in çoğu Erdoğan’a öyle bakıyor.
O yüzden Kürtler’in siyasi tavırlarını belirlerken bu gerçeği gözönünde tutmaları gerekiyor.
Toplumun iki kesiminde de lidere saygı, sevgi ve bağlılık var ama kimse Erdoğan’a olan sevginin Öcalan’dan az olduğunu söyleyecek durumda değil.
Bunu görmek için sürekli hayalkırıklıklarını dile getiren Kürtler’in kendi yaşam koşullarına bakmaları yeter.
Gazetecilik, ihbarcılıktır
Somut bir gelişmeyi kaleme alan gazeteciye ihbarcı diyemeyiz.
Bir işadamının vergi kaçırmasını haber yapan gazeteci de aslında ihbarcıdır.
Elindeki somut bilgiyi Maliye’ye ihbar etmekte ve devletin zarara uğratılmasını engellemektedir.
Siyasetteki kulis gelişmelerini yazan gazeteci de ihbarcıdır, darbe girişimlerine karıştığı iddia edilen kimi gazetecilerin faaliyetlerini kaleme alan da.
Sonuç itibarıyla yapılan iş, esasında topluma ihbardır: Senin saygın sandığın işadamı aslında vergi kaçakçısı, senin IMF Başkanı sandığın adam aslında tecavüzcü veya senin demokrat sandığın gazeteci aslında darbe çanakçısı.
Onun için ihbarcı diyeceğinize, Odatv’ye attığınız kara propaganda maili var mı, yok mu onu söyleyin.
Bu arada, Kemal Kılıçdaroğlu’na desteğinizi eksik etmeyin bence yoksa Küçüklü-Büyüklü profesörlerin eline kalıyor adamcağız.
Ekranın adabı!
Televizyonun önemi şurada, evinize giriyor.
Elbette elinizde uzaktan kumanda var ama bu televizyon izleyicisinin beklemediği bir tecavüzle karşılaşmasına engel değil.
Bütün televizyonların kendilerine koymaları gereken bir hedef var: İnsanların çoluk çocuğuyla izleyebilecekleri bir ekran yaratmak. Rating uğruna ekranda küfürler savrulması, insanların birbirine hakaret ettirilmesi yanlış.
Bunun herkese açık kanalda olması daha da yanlış.
Bu programlar varken, terör neden bitmiyor, insanlar birbirine neden kaba diye sormak yanlış.
Bu işe el atması gereken kanalların sahip ve yöneticileri.