Bir zihniyet restorasyonu denemesi
Kürt sorunu için çözümsüzlük söz konusu ise bunda...
Kürt sorunu için çözümsüzlük söz konusu ise bunda, PKK-KCK-BDP eksenli Kürt siyasetinin oluşturduğu "AK Parti ve Tayyip Erdoğan düşmanlığı"na oturan, onu bölgenin tek hakimi olmaya karşı tek engel olarak gören zihniyet yapısının da büyük etkisi olduğunu düşünüyorum.
Şu gayet açık:
AK Parti ve Tayyip Erdoğan bir numaralı düşmanınızsa, Tayyip Erdoğan'ın şahsında bir "Kötü adam", bir "Faşist diktatör" görüyorsanız, AK Parti'nin, devletin klasik Türkçü politikalarını takip ettirdiğine inanıyorsanız, amacınız bölünmekse, amacınız Türkiye'nin bir coğrafyasında kendi diktatörlüğünüzü kurmaksa, "Kürtler'i ancak biz yönetiriz" gibi bir hesabın içinde iseniz, asla ve kat'a sizinle uzlaşmak mümkün olmaz.
Şayet çözüm arayışında iseniz;
-AK Parti'nin üçüncü dönemdir iktidarda olduğuna, şu andaki siyasi vasata bakıldığında, daha uzun süre bir alternatif iktidar adayı bulunmadığına, dolayısıyla Türkiye'nin bütün sorunları için olduğu gibi Kürt sorunu için de AK Parti'nin önemli belirleyicilerden biri olduğuna inanmalısınız.
-Tayyip Erdoğan'ın AK Parti'nin merkez insanı olduğuna ve ilk gençlik yıllarından itibaren, bu ülkede Kürtler dahil birçok toplum kesimine acılar yaşatan kurulu düzene muhalif olduğuna, siyasi mücadelesinin neredeyse onu değiştirme ekseninde yürüdüğüne ve bunun bedelini ödediğine, halen de bir ölçüde ödemekte olduğuna inanmalısınız.
-Tayyip Erdoğan'ın, siyaseti için de ana eksen olan dünya görüşünün ırkçılığa asla izin vermediğine, Tayyip Erdoğan'ın da kendisini tanımlarken açıkça "Türkçü değilim" söylemini kullandığına, Kürtler'in veya herhangi bir farklı etnisitenin asimile edilmesine inançları gereği karşı olduğuna inanmalısınız.
-Tayyip Erdoğan'ın, bizzat sistemden kaynaklanan mazlumiyeti yaşadığına, bu mazlumiyetin sadece kendisini etkilediği kanaatinde olmadığına, birçok toplum kesiminin de bu mazlumiyetten etkilendiğini bildiğine, dolayısıyla hem kendi mazlumiyetine hem tüm toplum kesimlerinin mazlumiyetine son vermek için köklü bir sistem restorasyonundan yana olduğuna inanmalısınız.
-Tayyip Erdoğan'ın, İstanbul'daki belediye başkanlığından bu yana, hizmet söz konusu olduğunda, herhangi bir siyasi-ideolojik ayrım yapmadığına, Başbakan olduktan sonra da, özellikle ülkenin ihmal edilmiş bölgelerine -Doğu, Güneydoğu'ya- yönelik hizmeti, işin içine pozitif ayrımcılığı da ekleyerek, gerçekleştirmeye çalıştığına inanmalısınız.
-Her şeyden önemlisi Tayyip Erdoğan'ın, devlet dilini değiştirmeye çalıştığına inanmalısınız. Hükmeden, yukarıdan aşağı ve "halka rağmen" değiştirme iradesi taşıyan devlet dilini, hizmete amade, kusurlarından ve haksızlıklarından dolayı özür beyanı taşıyan bir dil haline getirdiğini görmelisiniz.
-Tayyip Erdoğan'ın, ülkenin sorunlarını "inkâr"a yönelmediğine, sorun varsa gördüğüne, anlamaya çalıştığına, yanlış anlama varsa düzeltmekten kaçınmadığına ve çözüm iradesiyle üzerine gittiğine inanmalısınız.
-Tayyip Erdoğan'ın, Türkiye'nin sorunlarını çözmek için uğraşırken, işin önemli bir kısmının tüm büyük İslam coğrafyasıyla alakalı olduğunu, 100 yıldır bu büyük coğrafyanın acılar yaşadığını gördüğüne ve dünyada etkisi artacak bir Türkiye'nin, anormal yapıdan kurtulmuş bir bölge içinde gerçekleşebileceği muhasebesini yaptığına, bunun için de, kendi içinde sancılardan kurtulmuş olmayı en birinci hedef olarak değerlendirdiğine inanmalısınız.
-Tayyip Erdoğan'ın bu coğrafyada bir tek halkla bile sorun yaşamak istemeyeceğine inanmalısınız.
-Tayyip Erdoğan'ın sergilediği bu profilin, ülkenin yüzde 50'sinden olduğu gibi, Doğu-Güneydoğu'nun da yüzde 52'sinden olumlu karşılık gördüğüne, dolayısıyla, Kürtler adına tek sözcünün, PKK-KCK-BDP ekseni olmadığına inanmalısınız.
Görüldüğü gibi bunlar, tüm coğrafyayı içine alan köklü bir zihni muhasebeyi gerekli kılıyor. Eminim ki Gül-Erdoğan-Davutoğlu, Ortadoğu'daki yeni arayışlarda herkesin önüne bu muhasebeyi koyuyor. Keşke içimizde de böyle bir ortak muhasebe zemini oluşsa...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.