Muhteşem Süleyman AB raporuna girmiş
Osmanlı Sultanı’yken ordularıyla günümüzün Avrupa Birliği’ne giren Kanuni Sultan Süleyman’ın gerçek yaşamıyla pek de ilgisi olmayan, Tudors adlı İngiltere kralı VIII. Henry’nin yaşamını anlatan dizi filmle Del Piampo’nun Lust In The Harem (Harem’de Şehvet) romanının harmanlanması sonucu ortaya çıktığı izlenimini veren Muhteşem Yüzyıl adlı dizi, AB raporuna da girmiş.
Rapor, dizinin RTÜK’den ceza aldığını da vurgulamış ve padişahın “alkol bağımlısı, kadın düşkünü olarak gösterilmesi” nedeniyle bu cezanın verildiğini öne sürmüş. Tabi “dizi hem senaryo, hem oyunculuk açısından kötü” diye kimse ceza veremez. Verse bile böyle bir karar aylarca tartışılır; onun için bir kulp arar ceza vermek isteyen.
Ama diziye sadece alkol ve Osmanlı Sultanı’nın kadınlarla beraber olması nedeniyle, RTÜK 2011 yılı başında, eski yasaya dayanarak ceza verdiyse bu, saçmalığın daniskası. Kanuni’nin 15 oğlu vardı; bunların sadece dördü Hürrem’dendi. Eğer bir padişahla ilgili dizi çekeceksen, özel yaşam boyutunu da işleyeceksin elbet. Sonra Osmanlı padişahlarından kimilerinin alkole düşkünlüğü de sır değil. Alın II. Selim’i. Yani Kanuni’nin, ölen ve boğdurttuğu onca çocuğundan, Hürrem’in çevirdiği nice dalavere sonucu tahta çıkan padişah. Şehzadeliği ve sultanlığı süresince eğlenceye ve sefahata düskünlüğüyle bilinen, devlet yönetimini Sokullu Mehmet Paşa’ya bırakıp gününü gün eden II. Selim’i alkole neredeyse bağımlı kılansa eşi, Venedikli, soylu bir kadın olan Cecilia Venier-Baffo, yani Nurbanu Sultan’dır. (Lord Kinross)
Kısacası, 600 yıllık bir imparatorluk süresince tahta geçen padişahların hepsi de sütten çıkma ak kaşık değildir; olamaz da zaten. Çünkü sonuçta hepsi de insandır. Ancak, Selim’in özel yaşamı ne Selimiye Camii’ne ne de divan edebiyatının baş yapıtları arasında yer alan şiirlerine gölge düşürebilir; bunu da unutmamak gerek.
Berlin’de gecekondu
Miraç Zeynep Özkartal’ın müthiş bir haberi çıktı önceki gün, Berlin’in göbeğine gecekondu diken Osman Kalın’ın öyküsünü anlatan. Osman Ağa, Batı Berlin’le Doğu Berlin’i birbirinden ayıran duvarın dibini işgal etmiş ta 1964 yılında. Önce 25 metrekarelik bir yeşil alanın etrafını çitle çevirmiş, çiçek dikmek amacıyla. Sonra çit genişlemiş ta 500 metrekare olana değin! Batı Berlin Belediyesi yıkmak istemişse de “bahçenin” bulunduğu alan yasal olarak Doğu Berlin’in malıymış. Duvar kalktıktan sonra gene yıkmak istemişler ama gecekondu Kreuzberg ve Mitte ilçelerinin ortasında yükseldiğinden kimin yetkili olduğu bir türlü saptanamamış. Şimdi Osman Bey 2012 yılında tapusunu alacak çünkü 30 yıllık kullanım hakkı doluyor! Tapuyu alınca da araziye otel dikecekmiş! Osman Ağam “yahu burayı işgal etmişin” diyenlere kızıyor: “Ne var? Almanlar da Yahudilerin mallarını gaspetmişti, biz de onlarınkini gaspetmişiz; çok mu yani!” Valla pes arkadaş; helal olsun demekten öte söylenecek laf yok!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.