Konu Kürtler olunca hepiniz CHP’lisiniz

Konu Kürtler olunca hepiniz CHP’lisiniz

1925’te, Şark Islahat Planı’nda, Kürtçe konuşmak yasak diyeceksin...

Vilayet ve kaza merkezlerinde, hükümet ve belediye dairelerinde ve diğer kuruluşlarda, okullarda, çarşı ve pazarlarda Türkçe’den başka dil kullananı cezalandıracaksın.

Olağan mahkemelerde ve sıkıyönetim mahkemelerinde asker ve sivil ‘yerli’ hakim (Kürt) görev yapmayacak diye tanımlayacaksın...

1925’te, TBMM Başkanı Abdülhalik Renda’nın Doğu Raporu’nda, ‘’Türkçe’yi hakim dil haline getirmek gerekir’’ diyeceksin...

‘’Fırat’ın batısındaki vilayetlerin bir kısmında dağınık vaziyette yerleşmiş olan Kürtler Türk yapılmalı’’ diyeceksin...

1926’da, Mülkiye Müfettişi Hamdi Bey Raporu’nda, ‘’Dersim gittikçe Kürtleşiyor, tehlike büyüyor. Dersim, Cumhuriyet için bir çıbandır. Bu çıban üzerinde kesin bir ameliyat yaparak acı sonuç ihtimali önlenmelidir’’ diyeceksin...

1930’da, Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, ‘’Benim fikrim ve kanaatim şudur ki, memleketin kendisi Türk’tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır’’ diyecek...

1930’da, Başvekil İsmet Paşa, 31 Ağustos 1930 tarihli Milliyet’te, ‘’Bu ülkede sadece Türk ulusu ırksal haklar talep etme hakkına sahiptir. Başka hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur’’ diyecek...

1931’de Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, hükümete verdiği raporda ‘’Kürtlük, Türk toplumu içinde eritilmelidir. Yüksek memurlara koloni (sömürge) yönetimlerindeki yetkiler verilmeli ve Kürt kökenli yerli memurlar tümüyle bölgeden çıkarılmalıdır’’ diyecek...

1932’de, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Hükümete verdiği raporda ‘’Dersimliler’e kendilerinin aslen Türk olduklarını öğretmek lazımdır. Kuzey Dersim halkı batıya göç ettirilmelidir. Askeri harekat başlamadan önce tüm silahlar toplatılmalıdır. Yerli memurlar casustur’’ diyecek...

1935’te, İsmet İnönü, kendi adını taşıyan raporunda ‘’Sınıra yakın yerlerin ve Elazığ, Erzincan ve Erzurum gibi büyük merkezlerin Türkleştirilmesi önem arzetmektedir’’ diyecek...

1940’ta, CHP Raporu’nda, ‘’Kürt meselesi Türkiye’nin en mühim meselesidir. Kürtler Türkleştirilmelidir. Asimilasyonun ilk şartı dil öğrenmektir’’ diyeceksin...

...

Aslında gerisi de var ama parayı verip kitabı alın ve oradan okuyun artık.

Yazısını yazması saatler alan gazeteci 9’uncu kitabını da yazdı.

Hasan Cemal’den bahsediyorum.

Tank Sesiyle Uyanmak, Demokrasi Korkusu, Tarihi Yaşarken Yakalamak, Özal Hikayesi, Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım, Kürtler, Cumhuriyet’i Çok Sevmiştim, Türkiye’nin Asker Sorunu’ndan sonra 9’uncu kitabını da yayınladı.

Konu yine Kürt meselesi... ‘’Kürt Sorununa Yeni Bakış: Barışa Emanet Olun.’’

Ankara bir adım ileri, iki adım geri attıkça, korkarım Hasan Cemal daha çok kitap yazar.

1923’ten bu yana bir halkı, dili, kültürü, coğrafyasıyla inkar eden, eritmeye çalışan devlet politikalarının bizi getirdiği nokta ortada.

Hasan Cemal son kitabında artık Kürt sorunu ile PKK sorununun iç içe geçtiği tezini işliyor ve barış için şartların olgunlaştığını belirtiyor.

Ama insanlar ölmeye devam ediyor...

Ne uğruna?

1923’te çerçevesi çizilmiş bir politikanın devam ettirilmesi, bu çizgiden taviz verilmemesi uğruna.

O dönemden bu yana bir dünya savaşı oldu, Sovyet Bloğu yıkıldı, Avrupa coğrafyası birleşti, Balkan coğrafyası yenilendi, Arap dünyası ayaklandı..

Ankara uzun yıllar bu değişim rüzgarını görmezden geldi.

Demokratikleşme, insan hakkı, topluluk hakkı kavramları bu coğrafyaya geç geldi.

Kabul etmek gerekir ki, Türkiye’nin ekonomik ve sınıfsal koşullarının olgunlaşması, Avrupa Birliği’nin itmesi kadar, Kürtlerin silahlı mücadelesinin de demokratikleşme sürecine katkısı oldu.

Türkiye bugün mükemmel olmasa da demokratik standardını hızla yükseltmekte olan ülke.

Muhafazakarlıkta, laiklikte, sivil-asker ilişkilerinde tek parti dönemi CHP’sinin paradigmalarını değiştirip Kürt meselesinde hala aynı paradigmaya sahip çıkarak bu sorunu çözemezsiniz.

Bu konuda da CHP’yi aşma vakti çoktan geldi, geçiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi