Kısır döngüleri kıran insanlar olmasaydı...
Steve Jobs gibi insanlar olmasaydı, aslında hayat bir kısır döngü olmaktan ileriye gidemezdi.
Eğer 15'inci yüzyılda yaşasaydım bu cümleyi "Gutenberg gibi insanlar olmasaydı, aslında hayat bir kısır döngü olmaktan ileriye gidemezdi" şeklinde yazardım herhalde...
Bu kısır döngüyü kanıtlayacak o kadar çok durum var ki...
Mesela saatlerin ekim sonunda yine bir saat geriye alınacağı açıklandı.
Kim bilir kaç yıldır saatlerimizi her baharın başında bir saat ileriye ve her sonbaharın sonunda bir saat geriye alıyoruz.
Biz saatlerimizi ileriye veya geriye alınca ne zaman değişiyor, ne de ömürlerimiz uzayıp kısalıyor.
Evrende bizi izleyen bir büyük akıl varsa, herhalde gülerek bakıyordur 80 milyon insanın saatlerini bazen ileriye, bazen geriye alması oyununu.
Bu oyunun "Gün ışığından daha fazla yararlanılması" için yapılmasına daha da fazla gülüyordur o muhayyel kozmik kişi...
Hep karanlık bir âlem
Cahit Sıtkı Tarancı "Ölümden Sonra" şiirinde "Gün ışığı"nın olmadığı o âlemi şöyle anlatır:
"...Öylesine karanlık ki gecemiz, Ha olmuş ha olmamış penceremiz"
Gün ışığının gündüzleri var ve geceleri yok olduğu yaşanan âlemde ise, pencereler hep aynı manzaraya veya büyük bir tekrara açılmaz mı?
İtalya'da Mussolini'nin 1920'li yıllarda iktidara gelmesi ertesinde Faşizm'in kurumsallaştırılması, ilkokul müfredat programlarının yeniden yapılması ile başlatılmış.
Böylece ilkokula başlayan çocuklara, Mussolini'yi sevmekle vatanı sevmenin eş anlamlı olduğunu öğretmişler.
Vatanı sevmek
21'inci yüzyılda Suriyeli çocuklar için de herhalde "Esad" ailesini sevmekle vatanı sevmek eş anlamlıdır.
Ya da Kuzey Koreli çocuklar için "Vatan" denilince akla "Kim" ailesi gelmez mi?
Bireylerin de toplumların da yaşamlarını değiştiren Steve Jobs veya Bill Gates gibi insanların dünyasında, kendi toplumlarının yaşamlarını donduran despotların da var olması, bu ebedi kısır döngünün bir yansıması değil mi?
Bizim kısır döngülerimiz de bitip tükenmeyecek yansımalar sergiliyor.
"Önce terörü mü sonlandırmalıyız" yoksa "Önce demokratikleşmeyi mi gerçekleştirmeliyiz" ikilemi üzerindeki çeşitlemeler bitip tükeneceğe benzemiyor.
Hâlâ zorunlu askerlik
Gençleri öğretmen olsunlar diye eğitip sonra da onlara "Size ihtiyacımız yok" denilmesi veya "Zorunlu askerlik" konusunda reform yapmak yerine yüz binlerce iş güç sahibi erkeğin "Asker kaçağı" konumunda bırakılmaları da, kısır döngülerimiz listesindeki sorunlar arasında değil mi?
Turgut Özal bir kuyruklu yıldız gibi siyaset hayatımızdan gelip geçmeseydi, hâlâ doların ve euronun değerini, Merkez Bankası'ndaki bürokratlar belirliyor olmayacaklar mıydı?
Ama dolar veya euro kazananlar 28 gün askerlik yaparlarken, TL kazananlar hâlâ uzun dönem askerlik yapmıyorlar mı?
Demek kısır döngüleri kırmak mümkündür. Veya mümkün değildir.
Hem "HES'lere de, nükleer santrala da karşıyım" demek ve aynı anda hem de "Neden enerjide dışa bağımlıyız" diye tepki koymak mümkün müdür?
Evet, bu da mümkündür burada.
Ölümden sonra
En iyisi yine Cahit Sıtkı Tarancı'ya dönelim...
"Öldük, ölümden bir şeyler umarak./ Bir büyük boşlukta bozuldu büyü./ Nasıl hatırlamazsın o türküyü,/ Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü,/ Alıştığımız bir şeydi yaşamak./ Şimdi o dünyadan hiçbir haber yok;/ Yok bizi arayan, soran kimsemiz./ Öylesine karanlık ki gecemiz,/ Ha olmuş ha olmamış penceremiz;/ Akarsuda aksimizden eser yok."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.