“Batı’nın Doğusu” 1
Elimde bir kitap var. Kitap güzel bir kapak arasında tam 340 sayfa. Kitabevi’nden çıkmış 2006’da. Titiz bir baskı, yayınevini ve editörlerini kutlarım. Tabi ki “Yaklaşık iki yıllık bir çalışmanın ürünü” (s. x) diyen yazarını tebrik ederim.
İlginç ve emek mahsulü bir kitaptır bu “Batı’nın Doğusu.” Bir de alt başlık var altında “Avrupa Barbarlığının Küreselleşmesi”. Sanırım eseri özetleyen bir cümle. İsterseniz önce yazarını tanıyalım.
Diyarbakır’da beraber okuduğumuz sevgili Yüksel Kanar Bey kardeşim 3 Mart 1953de Elbistan'da doğdu. lkokul'u Memleket'inde, Ortaöğrenim'ini Diyarbakır İHL'nde (1972) tamamladıktan sonra İÜ Edebiyat Fakultesi Felsefe Bölümü'nü bitirdi (1975). Aynı Bölüm'de Yüksek Lisans Proğramını tamamladı (1979). Marmara Üniversitesi İF nde Doktora Çalışmalarını 1973 te başladığı İmam Hatiplik Görev'i ile birlikte sürdürdü (1989). Yazı Hayatı'na Lise Yılları'nda başladı. Deneme ve İncelemeler'i Tek Yol, Düşünce, Yönelişler, Diriliş (1988), Altınoluk, Yeni Devir, Yedi İlkim Dergi veGazeteler'inde yayınlandı. Eserlerine gelince, deneme inceleme dalında İbadet, Çağımızın Batıl İnançları, Eminönü Camileri yanında bir hayli çocuk kitapları ile Dini Konular'da Pratik Bilgiler veren risaleleri vardır.
Yazar çok ciddi bir iddia ile başlar kitaba “Önsöz”de. Bu bir savunma değil, gerçeğin tespitidir ona göre. İddia şu: “Doğu-Batı ilişkilerinin tarihsel ana hatlarını, Oryantalizm kurmacasını, sömürgeciliği ve emperyalizmi; ansiklopedik bilgi sınırlarından çıkarak hayatın içinde, yaşanılan bir pratik olarak kavrayamadığımız sürece, yanılgılarımızın bir devamı olarak her şeyiyle Batıcılığı ve Batılılaşmayı savunabiliriz.”(s. vıı)
Bugün bu ülkede duyduğunuz “biz adam olmayız. Her şeyin en güzeli Batıda” sözlerinin arka planını sunar kitap sayfalar boyu. Kendine güvensizliğin, tarihsizleştirmenin, kültürsüzleştirmenin acı sonuçlarıdır bunlar. Oysa bizim derin bir medeniyetimiz, şanlı bir tarihimiz, yüce bir dinimiz, sanatımız ve kültürümüz vardır. Ama nerede bunlar? Neden yabancılaştık onlara? Neden bilmeyiz tarihimizi, neden tanımayız medeniyetimizi? Bu kendine güvensizliğin ve aşağılık duygusunun altında yatan nedir?
Kitap bu soruların cevabını arar, bulur ve öğretmeye çalışır bizlere.
Yazarın da işaret ettiği gibi Batıcı olma ve Batılılaşmayı savunma bu ülkede pirim yapar ve insana imkanlar sağlar. Oysa “gerçekte Batılılaşma, Batının yüceltilmesi olduğu kadar, kendi kendimizi inkara varan onur kırıcılığın simgesi olduğu için de eleştirilmeyi hak ediyor.”(a.y.)
Kanar Bey bizim içinde bulunduğumuz gerçek Doğu ile Batının “Oryantalizm” çalışmalarıyla sunulan “Hayali Doğu” ile hiç alakası olmadığına dikkat çeker: “Batı kendi doğusunu icat etmiştir.”
Muhayyel bir doğudur bu. Coğrafya ile de alakası yoktur. Hatta Batı’nın kendi içinde de Doğusu vardır. Batı onları da aşağılar. Çünkü kıskançtır. Çünkü batı barbardır ve ortaya bir uygarlık koyamamıştır. Buna rağmen Batı aşağılar başkalarını, ötekilerini, kendine denk, eşit görmez asla. Batı bu yüzdendir ki tam ve eşit ortaklık yerine AB için “imtiyazlı ortaklık” teklif edilmektedir bizlere.(s. 7)
Bu tespiti anlattıklarını kanıtlar bir yerde herhalde.
Yazarın çarpıcı tespitlerinden birisi de şudur: “Batı'nın yegane uygarlığı, bugünkü bildiğimiz uygarlıktır. Bunun dışında, tarih boyunca herhangi bir uygarlık geliştirmemiştir. İncelendiğinde, Batı olarak kabul edilen coğrafyada, yani kuzey yarımkürenin kırkıncı enleminin üstünde herhangi bir uygarlığın kurulduğuna tanık olmuyoruz. Tarihçiler bu bölgeyi "barbar"ların yurdu olarak tanımlar.
Bu ilginç kitabı değerlendirmeye devam edeceğiz inşallah.
www.cemalnar.com