Annelerini yitirenlerin yürekleri yanar...
Yüreğinde ve sırtında sade kendi ülkesinin sorunlarının ağırlığını değil Somali'nin de, Gazze'nin de, Suriye'nin de trajedilerinin acısını taşıyan bir Başbakanın annesini yitirmesi, bunlara eşit yük bindirir insan ruhuna.
Başbakan Erdoğan'ı iyi günlerinde de kötü günlerinde de tanımış bir kişiyim
Onun başarılı siyasetçi kimliğinin ötesinde dost bir insan, vefalı bir arkadaş, duygusal bir aile reisi olduğuna tanıklık edebilecek kişilerdenim.
Ama artık bütün bunların ötesinde o da annesini yitirmiş çaresiz bir evlat bugün.
Ama ölüme çare yok.
Doğum ile ölüm arasındaki yolculuk Tenzile Erdoğan için de sona erdi.
Başbakan Erdoğan'ın annesi Tenzile Erdoğan'dan da artık "Rahmetli" olarak bahsedilecek.
Ben annemi yitirdiğimde şiirlerde teselli aramış ve Hukuk Fakültesi'nde Anayasa Hukuku hocam olan Hüseyin Naili Kubalı'nın (1903-81) annesini kaybettiği 1925 yılında yazdığı "Ağıt"ta bulmuştum duygularımı.
Kubalı annesini yitirdiğinde bir öğrenciymiş.
Tenzile Erdoğan ise oğlunun başarılarını görecek kadar uzun yaşamak şansına sahip olmuştu.
Ama annesini yitiren için, bütün ölümler vakitsiz değil midir?
Şimdi bu "Ağıt"ın bazı kıtalarını Tayyip Erdoğan için yeniden köşeme alıyorum...
ANNEYE AĞIT
"Anam.. Anam .. Ah Anam!
Sönüp gittin Vah Anam!
Sana vakitsiz kaldı;
O nasıl Allah Anam!
***
Gözden sızan yaş olsam,
Ölüne yoldaş olsam;
Gelip geçen okurdu
Mezarına taş olsam
***
İçime neler doldu,
Hayat bana dert oldu;
Mor sümbüllü vatanım
Sensiz bir gurbet oldu.
***
Mahşerde derler Anam,
Kavuşmak inanamam,
İnansam da bu uzun
Hasrete dayanamam"
Gününü ve gecesini ülkesine ve halkına hizmet etmeye adamış bir insanın acısını paylaşmak durumundayız.
Tenzile Erdoğan'a rahmet, geride bıraktığı ailesine de başsağlığı diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.