BİZ Almanya ile 2008 yılında da Avrupa Şampiyonası'nda oynamıştık. O gece de kaybetmiştik ama dün gece ile o gece arasında dağlar kadar fark vardı. Türk futbolu her geçen yıl daha da kötüye gidiyor. Hiç kimse 'dün gece maçın başında Hamit'in bulduğu pozisyon gol olsa her şey çok farklı olurdu' klasiğine yönelmesin. Adamlar takır takır pas yaptılar. Adamlar tüm ikili mücadeleleri aldılar. Ve adamlar iki pasta ilk golü attılar.
'Beraberlik bize lazım' diyoruz. Allah aşkına yediğimiz ilk gole bakın. Kaleci Neuer eliyle uzun oynuyor, top orta sahadan ikinci pasla Gomez'e geliyor. O da gol yapıyor. Güler misin, ağlar mısın? İki pasta yediğimiz gole mi yanarız yoksa Servet'in Gomez'den yediği o komik çalıma mı? Önemli savunma oyuncuları Servet'in yediği tipte bir çalımı kolay kolay yemezler. Bu golden sonra biraz kıpırdanalım dedik ama hepsi o. Adamlar geldikçe geldiler, attıkça attılar, Allah korusun daha da kötü yapabilirlerdi.

BIKTIK ARTIK HESAP YAPMAKTAN
İşin dramatik yanı şu... Elimizdeki kadro bu. Şu ya da bu oynamasın, başkaları oynasın diyeceğimiz futbolcu kadromuz yok. Aslında takımımıza bakıyoruz, Hamit ve Arda dünyanın en önemli liglerinde oynuyorlar. Ama Almanya karşısında onların da hali içler acısıydı. Eğer bu takımdaki bütün orta saha yükü 35 yaşındaki Aurelio'ya kalmışsa biz Hiddink'e boşu boşuna para veriyoruz demektir. Hala bu ülkenin milli takımında Sabri, orta saha oyuncusu diye oynuyorsa bu ülke boşuna büyük beklentiler içerisinde bırakılmış demektir. Yazık, şimdi yine hesap kitaba başladık. Belçika kazanırsa her şey bitecek. Belçika berabere kalırsa biz Azerbaycan'ı yenmek durumundayız. Bıktık hesap yapmaktan.
İngiliz hakem Martin Atkinson hayatının en kolay maçını yönetti. Çünkü ikili mücadelelerde o kadar büyük denge farkı vardı ki hakemi zorlayacak hiç ama hiçbir şey olmadı. Penaltı bile o kadar açık ki... Gökhan Gönül, Müller'e göstere göstere öyle açık bir faul yapıyor ki... Bu penaltıyı vermek için hakem olmaya bile gerek yok.