Bir çiçekle bahar olmaz. Bir yangınla kış gelir mi?
Arap dünyasındaki hareketlenme Tunus’ta bir gencin kendini yakmasıyla başlamış olabilir; ancak ‘Arap Baharı’nı esas tetikleyen Mısır’ın Tahrir Meydanı oldu. Mısır uyanmadan Arap sokağını hareketlendirmek imkânsızdır çünkü... Tarihte de böyleydi, günümüzde daha fazla böyledir.
Buradan çıkartılacak sonuç belli: Baharı kışa çevirmeyi düşünenlerin de başlangıç noktası Mısır olmak zorunda... Kazanımları boşa çıkartmak, her şeyi eski haline döndürmek için işe Mısır’dan başlamaları gerekiyor.
Galiba başladılar... Bir kiliselerinin kundaklanmasının ardından kendilerine ‘Kıpti’ denilen Hıristiyan Mısırlılar sokağa dökülünce asker devreye girdi; 40’a yakın insan hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı.
Manzara, Tahrir öncesi Mısır manzarası...
İslâmiyet’in ilk ulaştığı yabancı topraktır Mısır; ülke halkından Müslüman olmayı kabul etmeyenler varolan dinlerini 1400 yıldan beri sürdürüyorlar. Ülkede yüzde 10’luk bir kitle oluşturan Kıptiler onlar işte... Uzun yüzyıllar boyunca dini çatışmalar yaşandı Mısır’da, kiliseler-camiler kundaklandı, karşılıklı kıtaller oldu, gerilim hep varlığını hissettirdi...
Herhangi bir el Mısır’ı karıştırmak istediğinde hemen uzanacağı patlamaya hazır bomba, dini farklılıklar oluyor: Bir kiliseyi ateşe ver, Kıptiler sokaklara dökülsün, halk dilinde ‘Baltacı’ denilen başıbozukları üzerlerine sür, kan dökülsün...
Bu formül her dönemde sonuç alabildi Mısır’da.
Tayyip Erdoğan’ın Tahrir Meydanı’nın temsil ettiği değişime sahip çıkan Türkiye’nin başbakanı olarak gittiği Mısır’da “Din-devlet ilişkilerini yeniden düzenlemek ve işleyen bir zemine oturtmak size de lâzım” der ve bunun din ve vicdan özgürlüğünü önceleyen bir lâiklik anlayışıyla mümkün olabileceğini söylerken, tavsiyesinin arka-planında, ülkedeki gerilimin temeline konulan doğru teşhis yatıyordu. Mısır’ın değişebilmesi ve daha yaşanılır bir ülke haline dönüşebilmesi için, dini farklılığın bir çatışma unsuru olmaktan çıkması gerekiyor.
Yapılan tavsiyeyi -üzerinde düşünüp ne denmek istendiğini anlamaya çalışmak yerine- ellerinin tersiyle derhal reddeden ülkedeki İslâmi kesim, kendilerine sürekli olarak zindanı ve yeraltını lâyık görmüş eski Mısır’ın ‘komplocu’ yüzüyle karşılaşıverdiler...
Çatışmaya sürükleyebilen çelişkilerin hüküm sürdüğü bir ülkede karışıklık çıkarıp onun üzerinden iktidara sarılmak çocuk oyuncağı... Yeni anayasa yazımı ve seçimle iktidarın sivilleşmesi heyecanlı bekleyişine son vermeye sadece bir kıvılcım yetiyor. Olağanüstü durumlar askeri yönetimlere yol açıyor her ülkede; ya da şimdi Mısır’da olduğu gibi, varolan askeri yönetimlerin iktidarını pekiştiriyor.
“Kimin kışkırtmasıydı kilise yakma eylemi?” sorusuna boşuna cevap aramaya kalkılmasın; son olayların ardından Mısır’a egemen olan hava o elin adresini açıkça gösteriyor.
Amacın Mısır’la sınırlı olmadığı, baharda başlayıp bütün Arap Dünyası’na yayılan özgürlük arayışının dizginlenmeye çalışıldığı çok açık. Dıştan birbirinden hoşlanmadığı görüntüsünü verseler de, otokratik rejimler alttan alta birbirleriyle dayanışırlar. Son olaylar Mısır’da istikamet şaşırtırsa, bu yeni durum kendilerini tehdit altında hisseden otokratik rejimlerle yönetilen diğer ülkelere de sirayet edecektir.
Gelişme bu yönüyle kuşkusuz Türkiye’yi de ilgilendiriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.