Öcalan nasıl kurtulur?
Bejan Matur, aklına fikrine güvendiğim bir arkadaştır... Arkadaşımdır.
Harikulade yazılar yazıyor. Harikulade şiirleri var.
Konu açılmışken, gecikmiş teşekkürlerimi de sunayım, “Dağın Ardına Bakmak” kitabı için.
Kürt meselesi hakkında ileri geri konuşan herkesin bu kitabı, bu kitaptaki insan öykülerini mutlaka okuması gerekiyor.
Kürt meselesinin bir başka veçhesini oluşturan “dağ” olgusunu anlamak için de bulunmaz bir fırsat.
Bejan Matur, Kürt meselesi konusunda sorumlu ve sağduyulu yazılar yazıyor... Elbette vicdanı da temellük etmiş yazılar bunlar.
Dünkü yazısında, BDP’nin muhalefetini ele almış.
Doğru sorular soruyor.
Doğru tespitler yapıyor.
Zaten bizi “Kürt meselesinde” çözüme götürecek yol, BDP’nin muhalefetini doğru anlamaktan ve bu partiyi doğru konumlandırmaktan geçiyor.
Önce Bejan anlatsın: “Yaşanan çatışma PKK’nın sisteme entegre olma sancısıdır. Başından itibaren kendini şiddetle yapılandırmış bir örgütün demokratik siyasete dâhil olmasının sancıları ve imkânsızlıklarıyla boğuşuyor Türkiye şu an. / Bu sancılar devam ederken karşımıza meşru bir muhatap olarak çıkan BDP’de ısrar etmenin anlamı bu nedenle büyük. BDP’yi gerektiğinde eleştirerek onun kendi siyasetini etkin kılmasında ısrar etmek hayatın yanında durmakla eşanlamlı çünkü. İmkânsızı imkânlıya çevirmek çabasıdır bu aynı zamanda. / BDP’ye şunu sormak gerekiyor; ‘değişimini arzu ettiğiniz devletin Kürtlere karşı politikalarını hangi araçlarla dönüştürmeyi hedefliyorsunuz?’ / BDP’nin bilinen argümanlarına bakıldığında, değişimini istediği yapıyı tanımaktan uzak bir siyaset yaptığını görmek zor değil.”
Uzunca bir alıntı oldu ama iyi oldu.
Özet olarak diyor ki Bejan Matur, “Devletin hangi esaslar temelinde değişmesini istiyorsun ve bu değişime katkı sağlayacak enstrümanların (önerilerin) neler?”
Bir temsilden geldiğini öne süren BDP, üzülerek tespit etmek zorundayız ki, Kürt meselesi konusunda kendisini “muhatap” ve “partner” kılacak bir tutum içinde olmadı.
Hayır, “Niçin İmralı ve Kandil eksenli bir siyaset yürütüyor?” demek istemiyorum.
İmralı ve Kandil konusunda münkir bir tavır almasını beklemek, BDP açısından imkânsızı istemektir.
Madem, PKK’yı “sisteme entegre etmek” gibi meşru bir hesap güdülüyor (aslolan da budur), BDP sistemin içinde (meşru siyaset içinde) nerede duruyor?
Bakıyoruz ve yerini yadırgayan, daha doğrusu olması gereken yerde bulunmak istemeyen bir yapı görüyoruz.
BDP bugüne kadar, değişmesini istediği yapının (yani devletin) “tutucu müntesipleriyle” birlikte hareket etti. (12 Eylül referandumuna götüren kısmi anayasa değişikliğini hatırlayalım.)
Resmi devletin öncelikleri arasında sıralanan “laiklik” ve sair konularda ise, resmi kabulü meşrulaştıran bir siyaset izledi.
Hülasa BDP, “değişim” taleplerine direnen ve birtakım “ulusalcı” gerekçelerle “demokratik açılımlara” karşı çıkan “çevrelerle” (bunlar kendilerini “sosyalist muhalefet” olarak pazarlıyor) dirsek teması halinde.
Bu ittifaklarını terk etmiş değil...
Madem arzulanan entegrasyon “siyaset”le mümkün, BDP’nin evvelemirde siyasetin elini güçlendirecek bir tutum içinde olması, “siyaseti sıkıştırmak” adına PKK’ya sempati besleyen ulusalcı sosyalistlerden de uzak durması gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.