İslam tarihinde Anayasa
Bizim Anayasa tarihimizi araştırmak isterseniz Medine Site Devlet’in kuruluşuna inmeniz gerekir. Hicret’le birlikte Medine’de her geçen gün büyüyen ve etkisini arttıran İslam toplumu, Hz. Muhammed’in kente gelmesiyle, adı konulacak bir düzen arayışına girdi. Hz. Peygamber, İslam toplumunun kurucusu ve önderi olarak, kentte yaşayan Yahudiler ve Müslüman olmayan kabileleri topladı, onlarla uzun süre görüştükten sonra Medine Kent Devleti’nin Anayasasını hazırladı. Bu Anayasa, Medine’de yaşayan toplulukların birbirleri ve dış dünyayla ilişkilerini düzenledi. Yargı ve idari yapılanma, bireylerin din ve vicdan özgürlükleri, dışarıdan yönelecek tehlikelere karşı birlik ve beraberlik içinde verilecek savaş gibi çok önemli konuları Hz. Peygamber 47 maddelik bir metin olarak yazdı.
Bu Anayasaya göre Medine’deki siyasi yapılanmanın bir konfederasyon biçiminde olduğunu söylemek mümkündür. (Bknz. Hamioğlu, M. Şükrü “İslam Tarihinde Anayasa”) Bu konfederasyonu oluşturan gruplar, İslam toplumu, Yahudiler ve Müslüman olmayan Evc ve Hazrec kabilelerinin üyeleri, siyasal bir bütünlük içindeydi. Hz. Peygamber herkesçe kabul edilen bu metinde açıkca belirtilmese de, Devlet Başkanı, Son Yargı Mercii, Ordu Komutanı olarak kabul edilmiştir. Bu gruplar dış ilişkilerde, tümüyle Hz. Peygamber’e bağlıydı.
Medine’de çoğunluğu elinde bulundurmayan İslam toplumunun, birbirleriyle kanlı bıçaklı olan grupları, siyasi bir yapı içinde bir araya getirebilmesi, düzeni yazılı bir metine bağlayabilmesi, Hz. Peygamber’in olağanüstü zekası, herkese eşit biçimde adalet dağıtması ve herkesin ona sorgusuz sualsiz güvenmesi sonucu mümkün olmuştur.
Anayasa hazırlayan her toplum mutlaka din, mezhep, etnik farklılık gözetmeyen bir metin kaleme almak zorundadır. Adaletin eşit dağıtılmasıysa temel ilkesidir Anayasanın. Bu çalışmaya katkıda bulunanların birbirlerine güvenmeleri, ucuz , kişisel çıkarlar uğruna bütün bir toplumun geleceğini ateşe atmamaları şarttır. Yeni Anayasa için bir araya geleceklerin, yanlarında, arada bir ders alacakları Medine Site Devlet Anayasası’nı bulundurmaları hiç de fena olmaz!
Öldüğünüzü nasıl anlarsınız?
Ahmet öldüğünü sanıyormuş ama canlıymış! Kuruntusu öylesine büyük bir soruna dönüşmüş ki, ailesi onu bir ruh doktoruna götürmüş. Doktor günlerce anlatmış da anlatmış dipdiri, taptaze olduğunu. Ama Ahmet “ben ölüyüm!” diyor başka bir şey demiyormuş. Sonunda doktor kitabını alıp gelmiş “Ölülerin kanları akmaz. Bak bu sayfayı oku!” demiş. Ahmet okumuş... Bir daha okumuş. Sonunda “Evet” demiş Ahmet, “Ölülerin kanı akmıyormuş.” Doktor bir toplu iğne çıkarıp Ahmet’in parmağına batırmış, bir damla kan gelmiş: “Gördün mü? Bunun anlamı ne sence?”
Ahmet, inanamayan gözlerle parmağına baktıktan sonra haykırmış: “Aman Allah’ım! Ölülerin de kanı akıyormuş!”
Kafasını bir şeye takmış olan insana istediğiniz kanıtı getirin, inandıramazsınız. Ahmet kanı görüyor ama öldüğüne öylesine inanmış ki, gerçeği bir yana itip kanıtın kendi inancını yansıttığını savunuyor! Böyleleriyle hiç tartışmamak en iyisi. Bırakın ne halleri varsa görsünler...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.