Bilindiği gibi TBMM'nin kendine has katı kuralları var!

Mesela erkek milletvekilleri mutlaka kravat takmak zorunda!

Mesela kadın milletvekilleri mutlaka etek-ceket giymek zorunda!

Bugüne kadar TBMM'nin kendine has bu katı kurallarını değiştirmek kimsenin aklına gelmedi! Bu kurallar bir tabu gibi korunup kollandı!

Ne var ki protezli bir hanımın milletvekili olması ile artık katı kuralların değiştirilmesi gerektiğine karar verildi!

AKP'liler bir teklif hazırlayarak kadın milletvekillerinin TBMM çatısı altında pantolon da giyebilmelerine imkân sağlamaya çalıştı!

Tam da bu sırada devreye BDP'li milletvekili Sırrı Süreyya Önder girdi!

Ve TBMM çatısı altında erkek milletvekillerinin kravatsız, kadın milletvekillerinin de isterlerse başörtüsü ile bulunmalarına olanak sağlayacak bir teklif verdi!

Sırrı Süreyya Önder'in bu teklifi üzerine şaşıp kalan AKP'liler daha önce verdikleri pantolon teklifini geri çektiler!

Bu noktada "Sırrı Süreyya Önder n'aptı?" sormak gerekmez mi?

Bizce gerekir ve soruyoruz:

Sırrı Süreyya n'aptı?

AKP'liler açısından bakınca "Pişmiş aşa su kattı" denebilir!

Karşı cenahtan bakacak olursak da "AKP'lileri ters köşeye yatırdı" diye düşünmek mümkün!

Yıllardır iktidarda olan AKP'lilerin bir türlü sağlayamadıkları başörtüsü özgürlüğünü Sırrı Süreyya Önder verdiği teklif ile onlara tekrar hatırlatmış oldu!

AKP'lilerin böyle bir öneri karşısında "Bizim yıllar önce yapmamız gereken bir şeyi Sırrı Süreyya hatırlatıyor kendisine müteşekkiriz" demeleri gerekirken bu teklifi "BDP'lilerin bir tezgâhı" olarak görüp karşı çıkmalarını anlayışla karşılamak mümkün mü?

Bize göre Sırrı Süreyya bu teklifi ile AKP'lileri ters köşeye yatırmış ve topu tam da doksan'dan kaleye soktu!

Aslında AKP'lilerin çok daha önceden sahip çıkması ve çözüme kavuşturması gereken bir konuda Sırrı Süreyya Önder'in öne çıkmasının ve rol kapmasının AKP'lileri bir hayli zorda bıraktığı aşikâr!

Böyle bir teklif karşısında AKP'liler kendilerinden çözüm bekleyen seçmenlerine ne diyecek?

"Başörtüsü sorununu çözmenin şimdi zamanı değil" mi diyecekler?

Keşke böyle bir teklif karşısında telaşa kapılıp daha önce verdikleri öneriyi hiç geri çekmeselerdi!

"Bizim yıllardır savunduğumuz bir konuda toplumsal mutabakat daha da yaygınlaşmış bulunmaktadır" diyerek Sırrı Süreyya'nın teklifine sahip çıkmış olsalar politika olarak daha doğru bir iş yapmış olmazlar mıydı?

Ama onlar bu teklifi "Pişmiş aşa su katmak" olarak algıladılar ve provokasyon olarak görüp telaşa kapıldılar!

Bize kalırsa Sırrı Süreyya'ya bir teşekkür borçları var!