'Kırmızı çizgi'siz CHP
CHP'nin seçim öncesi hazırlatıp kamuoyuna sunduğu "Anayasa Raporu"nun önemli bir kısmını bir süre önce yazmıştım.
O metinde CHP'nin vatandaşlık tanımı ve"kırmızıçizgi" meselesine yaklaşımının ipuçları vardı.Bu ipuçlarını, CHP içinde ne söyleyeceği merak edilen isimlerden Süheyl Batum, dün Taraf gazetesine yaptığı açıklamayla netleştirdi. Batum şöyle diyordu:
"Cumhuriyetin nitelikleri öz bakımından laik, demokratik, sosyal, insan haklarına dayanan bir hukuk devleti olarak korunmalı ve pekiştirilmelidir. 'Türklük' ibaresi çıkarılacakyerine getirilecek olan 'Yurttaşlık' ifadesi ırk, etnik köken veya dine dayanmayan hukuksal bir bağ olduğunu içermeli."
Bu net açıklamanın Batum'dan gelmesi moda deyimle "ezberbozan" bir çıkış oldu.Ve yeni anayasa için "önşart" öne sürdüğü gerekçesiyle son günlerde çok eleştirilen CHP'ye nefes aldırdı. Aynı şekilde CHP'nin Anayasa Komisyonu üyelerinden Rıza Türmen'in şu sözleri de kamuoyuna verilmiş önemli bir taahhüt niteliğinde:
"Yeni anayasa konusunda tüm taraflar 'ön koşulsuz' masaya oturmalı. Kırmızı çizgi diye bir şey olmaz."
Doğrusu CHP gelgitler yaşasa da, yeni ve sivil bir anayasa yapma sürecinde "kilit" parti konumuna yakışan bir davranış içinde.
Bir süre önce konuştuğum CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu "önümüzdeki günlerde çok daha net şeyler duyacaksınız" diyor ve ekliyordu:
"CHP'ye erken ve çok haksız eleştiriler yapılıyor. Bu doğru değil. Çok sayıda yeni arkadaşımız var, ortak bir siyasi dil bulmak için çaba harcıyoruz. Anayasa konusunda da çok etkin isimlerle bir çalışma ortaya koyduk, daha iyisini de koyacağız."
Gerçekten de Süheyl Batum'un açıklaması bu açıdan çarpıcı. CHP'nin bu çıkışıyla BDP'nin Meclis'te pantolon giyme önerisine eklediği ve zekice devreye soktuğu "başörtüsü" önerisini birarada düşününce, muhalefetin artık "siyasetle" AK Parti'yi sıkıştıracağı anlaşılıyor. Yarın bir BDP milletvekili sürpriz biçimde başörtüsüyle meclise gelirse şaşırmayın.
Bu çabalar demokrasi adına olumlu gelişmeler. Belki de ilk kez CHP ve BDP'nin bu çıkışlarıyla, AK Parti gerçek anlamda bir "demokrasi sınavı"yla karşı karşıya...
AK Parti benzer bir sıkışmayı "ana dille eğitim" meselesinde de yaşayabilir. CHP hem bu konuda hem de barış sürecinin hızlandırılması konusunda şaşırtıcı tezler ileri sürüyor.
Devlet okullarında ana dilin öğretilmesini savunan CHP, YÖK'ün, MGK'nın, Askeri Yargıtay'ın kaldırılmasını, Genelkurmay'ın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmasını ve Türkiye'nin tümü için yerel yönetim reformunun yani özerkliğin gerçekleştirilmesini istiyor.
Tüm bunlar siyasette yeni bir sürece girdiğimizin işareti...
Bakalım AK Parti bu işareti doğru algılayıp gereken pozitif tepkiyi verecek mi?