Kim daha dindar?
Şöyle bir test yapalım. Kendinizi zenginken mi yoksa fakir, hasta, çaresiz hissettiğinizde mi Allah’a daha yakın ya da ona yönelmiş hissediyorsunuz?
Cevabı çok basit ve açık, hasta, yoksul ve köşeye sıkışmış hissettiğinizde.
Yoksullar, mazlumlar genelde kendilerini Allah’a daha yakın, daha doğrusu ona yönelme ihtiyacı içinde hissederler. Acı çekerken o dilinizin ucundadır. Ama rahat içinde, mutlu ve kahkaha atarken onun varlığını çoğu zaman hissetmeyiz bile.. Şükredenler, yardım dileyenlerden daha azdır.
Hatta sahip olduğumuz serveti korumak ve artırma telaşı içinde çoğu zaman kendimizden geçeriz.. Allah’ı hatırlayamayız bile. Hatta servet, iktidar, makam ve güç uğruna ihtiraslarımız bizi Allah’tan uzaklaştırır ve şehvetle yaklaştığımız şeyler bizi cehenneme yaklaştıran bir fitneye dönüştürür, hazlarımız, sınırları aştığımız anda bizi kendine çekmeye başlar ve yutar. Bir anafora, girdaba doğru sürükleniriz. O zaman yüzme bilmeniz de işe yaramaz. Batarsınız. Onun için fuhşa yaklaşmamamız emredilir.
Yoksullar ve ezilmişler Allah’ın adını daha çok anarlar ve ona sığınırlar da bu gerçekten böyle midir? Yok canım.. Zenginlik de yoksulluk da, şükür, infak, cömertlik ve sabır ve çabayla kontrol edilmedikçe bizi küfre/helaka doğru sürükler.. Yoksulun günaha götüren eşeği kötürüm, zenginin atı dorudur.
Unutmamak gerekir ki, Allah bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde hayır murat etmiş olabilir.. Biz bilmeyiz, Allah bilir.
Mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimiz birer fitneye dönüşebilir bizi için.. Bunların bizi Allah’tan uzaklaştırmaması, aksine yardımlaşma ve din adına gayretlerimizi artırması gerekir..
Her halükarda da dualarımızı artırmamız gerekir. Hem dualarımız olmasaydı ne işe yarardık ki! Ancak şu hiç aklımızdan çıkmamalı. Allah cahil ve zalim bir topluluğa hidayet nasib etmeyeceği gibi, biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmedikçe, Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek.. Onun için sadece istemek yeterli değil.. Bana kalırsa yoksullar genelde bu şartları yerine getirme konusunda üzerilerine düşeni yapmıyorlar.. Yeteri kadar bilgili, dürüst ve cesur değiliz.
Bu konu nereden aklıma geldi derseniz, vicdanı çıkarlarından büyük, zor imtihanlardan geçmiş bir dostum N. Aktülün’le her konuşmamda bu konuda yazmak ihtiyacı hissettiğimi belirtmem gerekir. Bu yazının ilham kaynağı Aktülün yani.
Yoksullara vakar, zenginlere tevazu daha çok yakışır..
Bana göre kapitalist parası çok olan değil. Paracı olandır. Para için hakkı görmezden gelen, arkadaşını satan adamdır. Bu asgari ücretle geçinen biri de olsa.. Ama helal kazanan, helal harcayan, zekatını veren, infak eden, yardımlaşan biri Eyyüb ya da Süleyman Aleyhisselam’a yakın bir serveti de olsa kapitalist değildir..
Yoksulun da sadaka vermesi gerek aslında. Zenginin de cihad etmesi gerek.. Yani dinin yarısı biri, yarısı öteki için değil. Ama Allah kimine neyi çok vermişse onu kendi rızası için daha fazla vermesini ister. Mesela Allah ilim verir ve onun gereğini yapmazsanız kitap yüklü eşek olursunuz, onun aksini yaparsanız lanete uğrayanlardan olursunuz ve size Bel’am denir.. Kur’an-ı Kerim bu anlamda, mesela zamanının en “aydın” kişisine “Ebu Cehil” adını verir.
Eba Zer acından öldü. Ama o bir dost zengini idi.. Allah (cc) Hz. Ali’ye ilim ve cesaret verdi ama kamil bir iktidar vermedi.
Aslında yoksulluk ve zenginlik tek başına erdem değil.. Yoksulların daha çok dindar gibi gözükmesi bir yanılsama. Yoksulların sayısı zenginlerden çok olduğu için, oransal olarak değil ama sayısal olarak yoksul dindarlar daha fazla.
Mesela kadınlar ya da erkeklerin dindarlığı değil sorun. Dindarlığın ırkı, coğrafyası ve cinsiyeti yok. Bunlar bugün böyle, yarın öyle olabilir.. Sonuçta Allah servet ve iktidarı haklar ve ülkeler arasında evirip çevirecektir. Bazan nesiller arasında, bazen tek bir ömür içinde roller değişebilir..
Biz, Allah’ın dinine şahidlik eden, iyi işler yapan, sabreden, sabrı tavsiye eden ve şükredenlerden, dua edenlerden olalım. Yani her işin başı ve sonu olan, hüküm sahibi, kader, rızk ve ecel iradesinin eseri olan Allah’ın rızasına yönelelim.
Hayır da şer de Allah’ın iradesi içindedir. Biz Allah’ın açıklanmış rızasına uyalım.
Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.