İlişkilerimizdeki helaller ve haramlar
İçinde yaşadığımız ortamlarda ve zaman dilimlerinde acı ve ızdıraplar yakamızı hiç bırakmıyor, sanki belâ ve musibetler, gökten taş yağar gibi tepemize iniyor, Aramızda inim inim inleymeen (istisnalar hariç) hemen hemen kimse yok, Bütün bu sıkıntı veren hâllerin bir sebebi olmalı.
Evet, belâ ve musibetlerin sıkıntılara mâruz bırakmasının sebep yâ da sebepleri var. Akıllı ve imanlı kişiler biraz düşüncelerini kullanabilirlerse, bu sebepleri bulur da çârelerine yönelirse olumsuzlukları topyekun kaldırabilirler. Ufkumuzun açılması bakımından sağlıklı sonuçlara ulaşabilmek için bu konuyu birlikte düşünelim: Dünyanın neresinde yaşarsanız yaşayın, ikâmetiniz ister Mekke'de olsun ister Pekin'de olsun başımıza helâl ve musibetlerin gelmesinde üç ana sebep vardır:
1- İman zafiyeti,
2- Nikâhın arızası.
3- Hayatımıza haramların sızması veya sızmaktan dâ öte yaşam tarzımızı istilâ etmesi.
Bunlardan biri veya hepsi mübtelâmız olursa belâ ve musibetlerden yakamızı kurtaramayız.
Biz bu makalemizde üçüncü maddede beyan ettiğimiz hususa dikkat çekeceğiz:
Önce haramı tanıyalım: Haram: Kat'i naslarla işlenilmesi ve dillendirilmesi yasaklanan söz ve fiillere haram denir. (Ragıp el-İsfehani, el-Müfredat: sf: 164-165)
"Haram" deyince, insanların aklınâ yiyip içilen maddeler geliyor. Haramın geniş mânâ ifadesinde dinde yasaklanan herşey harama girer. Yani, şarap haram, faiz haram, tesettürsüzlük haram, zina haram, üryanlara bakmak haram, hakkı olmayanı zimmetine geçirmek haram, gıybet haram liste bir hayli uzatılabilir. Bu mânâda, meseleyi ele almak lâzım.
Sosyal hayatta ve beşeri ilişkilerde kendisini haramlara terk etmiş fert ve cemiyetlerin çivisi çıkmış belâları haketmiştir. "Daha rahat bir hayat" adına kavramları "kutsal"laştırmış rejim ve fertler belâlarını peşinen bulmuşlardır.
Böyleleri yedi sülâlelerinin ve yedi düvelin katilleridirler.
Eskiden bu ülkede haram-helâl sözleri çok kullanılır, kazançların helâl olmasına dikkat çekilirdi. Şimdi laiklik yerleştikçe kazanç olsun da nasıl olursa olsun zihniyeti hâkim olsun. "Nikâhsız kadın erkek ilişkileri haramdır" desen, bu söz laikliğe aykırıdır diyorlar. Böyle bir toplumun başı halâs bulur mu hiç?
Haram yollardan kazanılan para ateştir. Sadece sahiplerine değil bütün toplumla, millete, devlete belâ üzerine belâ getirir.
"Paranın dini imanı yoktur" ama helâli haramı vardır. Haram parada bereket olmaz. Helâl-haram ayırımı yapamayanlar dünyayı fesada boğmuşlardır. Her haram sahibine ve yaşadığı topluma belâ, ateş, azab getirir.
Kazançlarına yalan katanların ellerine geçirdikleri de haramdır.
Haram ile iştigal edenler hırsızlığa daha yakın olurlar.
Reklâm ve ilânlarda haram olanların kazancı da haramdır.
Zekâtlarını tastamam vermeyenlerin servetleri başlarına bir sürü belâ, musibet, azab ve ızdırap kapıları açar.
Toplum adına yapılacak işlere hile katanlar, yapılan ihalelere hile katanlar / haksız ihale verenler ve alanlar aldıkları işlere hile katanların da paraları ve mevkileri kendilerini ve aile fertleri için cehennem ateşi, belâ ve sıkıntı kaynağı olur.
Parası olduğu hâlde borcunu ödemeyen hırsızlık yapmış olur.
Haram para sahiplerinin, paralı okullarda okuyan çocukları haramın zahirinden nasiplerini alırlar ve belâdan belâya çarpılırlar.
Haram servetleriyle lüks hayat sürenler, israf yapanlar, gösterişe yönelik tavırlar takınanlar bu dünyada da öbür âlemde de rezil ve rüsvay olurlar.
"Helâlin hesabı haramın azabı vardır" gerçeğini gençlere öğretmeyenler haram heykelcikleridir; bunların belâları da çetindir.
Haramla beslenen çocuklar besleyicilerin başını ağrıtır; belki de onlara kan kusturur.
Hz. Mevlâna Celâleddin: "Haram işleyen gözün gusül abdesti su ile değil gözyaşı ile olur." demiştir. Bilim adamları yaptıkları araştırmalar sonucu, gayr-ı ahlâki görüntülerin, seyredenleri geçici bir körlüğe sürüklendiğini tespit etmişlerdir. Bu ilginç tespit harama bakmanın İslâm''da yasaklanmasının bir hikmetini ortaya çıkarmış olmaktadır.
Bütün bir ömrün 70-80 yıldan fazla sürmeyeceğini bile bile insanın harama tenezzül etmesi oldukça dikkat çekicidir. Haramlar toplumdan ve aile hayatından çekilmedikçe yüzler asla gülmeyecektir.
Peygamberimiz Efendimiz (sav) "Öyle bir devir gelecek ki, insanoğlu, aldığı şeyin helâlden mi haramdan mı geldiğine hiç aldırmayacak" (Buhari Büyü,7) buyurmak suretiyle birebir günümüzü işaret buyurmuştur. Ardından da insanların:
"-Neden duâlarımız Kabul olmuyor?" şeklindeki şikayetlerinin arttığı bir dönemde haramdan gıdalananların arttığının anlaşılması gerektiğini hepimize haber veriyor. Çünkü haramlarla iştiğâl eden bir toplumun duâlarını Allah (c.c.) aslâ kabul etmeyecektir.
Hâsılı, beden âlemini iradesi altında tutan kalp, helâl ile nurlanır, haram ile kararır ve bozulur. Kalb-i selim sahibi olmayanlara hiçbir şey fayda vermez. Kalbin selim olması için, haram ve şüpheli şeylerden ve her türlü kalbi hastalıklardan sâlim olması lâzımdır.
Nitekim Ruhi Bâğdadi de:
"Sanma ey hoca senden zerr-i sim isterler,
Yevme lâ yenfau''de kalb-i selim isterler." demiştir.
Sosyal ve beşeri ilişkilerde haramlar tutunacak bir dal bulamazlarsa, o toplumda şeytanlar ve şeytanlaşmışların borusu ötmez. Kur'an ve sünnetin hâkim olduğu hayat cennet hayatı olur. Allah (c.c.) Muhâmmed (s.a.v.) ümmetine dünya ve âhiret cennetini ihsan etsin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.