ETA'dan PKK'ya
Türkiye kamuoyu İspanya'nın Bask bölgesini, AB'nin terörist saydığı ETA örgütünün yaptığı eylemler ve Kürt meselesine benzerliği nedeniyle biraz olsun biliyor.
Daha çok da "Bask modeli"yle hafızamızda bir yeri var. İşte etnik sorunların çözümünde "model" diye tartışılan Bask bölgesinde silahlı mücadele yürüten ETA örgütü önceki gün silahları bıraktı. Tam 43 yıl sonra ulaşılan bu noktayı İspanya Başbakanı Zapetero "Demokrasinin zaferi" olarak niteledi. Darısı başımıza...
Türkiye, son 20 yılda "silahların susturulması" için ikircikli de olsa çok sayıda girişimde bulundu. Ama özellikle kamuoyuna "Devlet- PKK görüşmesi" olarak yansıyan son girişim belki de en önemlisiydi. Devlet, PKK'nın Kandil ve Avrupa kanadıyla, Öcalan'la görüşüyor, genel af dahil birçok şeyi masaya getiriyordu.
Bu noktaya gelen görüşmeler, PKK'nın 14 Temmuz saldırısıyla yerini yeniden şiddete bırakınca bugün nereye gidileceği bilinmeyen bir süreç başladı.
Ama aklın yolu bir, eninde sonunda PKK da tıpkı ETA gibi "silah bırakacak" bir noktaya gelecek. Türkiye de bu noktaya gidişin önünü açacak adımları atacak. Bir süre önce Uluslararası Kriz Grubu (International Crisis Group) "Türkiye: PKK'nın Silahlı Mücadelesine Son Vermek" başlıklı bir rapor yayınladı.
Rapor, "Ülke çapındaki etnik sürtüşme fikirleri sertleştirdi" tespitini yaptıktan sonra hem hükümete hem de kendi deyimiyle "Türkiyeli Kürt milliyetçi hareketi"ne yani PKK-BDP hattına önerilerde bulunuyor.
İlk öneri genel bir tespit içeriyor: "Sıcak savaş ve askeri taktikler, Kürt sorununu 1990'larda çözemedi ve şimdi de çözemeyecek. Çözüme, geçtiğimiz on yılda yapılan ve Türkiyeli Kürtlere eşit haklar vermeyi kısmen başaran anayasa, dil ve hukuk alanlarındaki reformları daha da ileri götürerek ulaşılabilir ancak.
Son zamanlardaki şiddet göz önünde bulundurulduğunda olumlu bir dinamiğe geri dönmek için iki tarafın da zihinsel olarak somut ve stratejik bir atılım yapması gerekiyor."
Hükümete öneride ise iki unsur öne çıkıyor: Müzakere ve demokratik açılıma devam.
"Yetkili makamlar, PKK'nın son zamanlardaki saldırılarını önlemek için kararlılıkla hareket etmekte haklı olsalar da, göze göz dişe diş tavrı nedeniyle tırmanan şiddetin tuzağına düşmekten kaçınmalılar.
"İktidardaki AK Parti'nin geliştirdiği Demokratik Açılım vaatleri, 2009'un sonlarından itibaren eksikleri, hataları ve başarısızlıklarına rağmen ilerisi için en iyi yol olmayı sürdürüyor. Bu çaba, yüzde 15-20 olduğu tahmin edilen Kürtçe konuşan nüfus ile devlet arasındaki çatışmanın açtığı yaraları iyileştirmek üzere Türkiye'nin yaptığı en güvenilir girişim olarak kabul ediliyor."
Raporu kaleme alanlar Habur adımının hakkını da şöyle teslim ediyor:
"Demokratik Açılım'ın köşe taşı olması gereken adım, yani Ekim 2009'daki çığır açıcı PKK affı, Türkiyeli Kürt milliyetçilerin bunu propaganda amacıyla kullanması üzerine başarısızlıkla sonuçlandı."
Hükümetin bu adımları atarken seçilmiş belediye başkanlarını, "Türkiyeli Kürt milliyetçileri" tutuklaması yani KCK operasyonu da raporda eleştiriliyor.
PKK'ya yönelik ise şunlar söyleniyor: "PKK saldırılarına derhal son vermeli. Türkiyeli Kürt Milliyetçi hareketi, sivilleri, memurları ya da devriye gezen polis veya askerleri hedef alan saldırıların arzuladıkları daha geniş hakları kazandırmayacağını kabul etmeli. Bunun yerine hükümetin vaat ettiği anayasa reformları yoluyla değişim sağlamaya odaklanmalılar."
"Türkiyeli Kürt milliyetçiler, taleplerinde belirgin ve açık olmalılar ve örneğin PKK militanları için af konusu gibi anlaşmalara sadık kalmalılar. Türkiye, Suriye, Irak ve İran'ın topraklarını bölerek bağımsız bir Kürdistan kurma fikrinden samimiyetle vazgeçtiklerine ve Türkiye içinde demokratik bir gelecek için uğraş verdiklerine dair Türkiye'nin batısındaki kamuoyunu ikna etmeliler. Odak noktası, savaşı sona erdirmeyi ve barışçıl araçlarla evrensel haklara ulaşmayı hedef almış, yasal, ulusal bir siyasi parti geliştirmek olmalı."
Bize dışarıdan soğukkanlı bakanların hazırladığı raporun ortaya koyduğu gerçekle, Türkiye'de sağduyu sahibi insanların söyledikleri arasında paralellik var. Bunu görmesi gerekenler de öncelikle sivil siyasetçiler.
BDP bölgeden yükselen sivil sese de kulak vererek, yeni dönemin önünü açabilir.
ETA'nın silah bırakması İspanya demokrasisi için bir zaferse, PKK'nın silah bırakması sadece Türkiye için değil bölge demokrasisi için bir zafer olur.