Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Şikâyet ediyorum

Şikâyet ediyorum

İnternetteki iti kopuğu hiç ciddiye almadım...

İnternetin bir getirisi olarak, kendini duyurma imkânı bulan ve duyuran; bir klavye ve IP sahibi olmayı “söz söyleme ehliyeti” konusunda yeterli sayan cahil cühela takımını da ciddiye almadım.

Fakat, sabır da bir yere kadar. Değil mi?

Her gün onlarca, yüzlerce tacizle karşılaşıyorum. Sözlüklerde, sitelerde, şurda burada...

Çoğunlukla “nick name”in arkasına gizlenen “fikir sahibi” (!) birtakım eşhas, hasbelkader izlediği yazardan, bunun diyetini istiyor; “izleme zahmetinde” bulunduğu için borçlandırıyor ve her türlü sözü söyleme hakkına sahip olduğunu düşünüyor.
Böyle çok sayıda izleyiciye sahibim.

İzleme zahmetine katlandıkları için ne vatan hainliğimi bırakıyorlar, ne Kürtçülüğümü, ne gericiliğimi, ne liboşluğumu, ne de kafatasçılığımı.

Ben bunlardan hangisiyim?

Hangisi olsam, fikir sahibi arkadaşların hoşuna gider?

Bulardan hiçbiri olmasam ne değişir? Abdullah Çavuş’un dediği gibi kıyamet mi kopar ya da İsmet Özel’in ifadesiyle birilerinin etinde şirpençe mi çıkar?

Ne olur?

Çok mu mühim bir sorunsal benim “şucu” ya da “bucu” olmam?

Hem, Kürtçü olduğuma hükmeden arkadaş, bunu neye dayanarak söylüyor? Hangi sözüm, hangi beyanım, hangi tavır alışım böyle bir çıkarsamayı icbar etti? Kürtçü olmamı haklı kılacak hangi faaliyetim saptandı?

Bu sorular, “liboş” ve “kafatasçı” olduğumu iddia eden arkadaşlar için de geçerli...

Hasan Cemal, kitabına, “Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım” ismini vermişti.

Kimse kızmazsa, ben de kendimi yazacağım.

Hem Kürt’üm, hem Türk’üm.

En iyi Kürt, ölü Kürt değildir benim için.

En iyi Türk de, ölü Türk değildir.

Ulusalcılığı sevmem.

Ulusalcılığın (özellikle sosyalist ulusalcılığın) “birliğimizi” bozan, bizi birbirimize düşman yapan, bu toprakların mayasını bozan bir düşünce olduğuna inanırım.

Marksizm’den hoşlanmam... Daha yaşanabilir bir dünyanın Marksizm’le mümkün olabileceği iddiasına gülüp geçerim.

Kemalizm’i de, en az ulusalcı düşünce kadar tehlikeli ve yaralayıcı bulurum.

İttihatçıları sevmem...

Enver’i, Talat’ı, Cemal’i, İsmet’i, Bülent’i, Deniz’i, Süleyman’ı, Mesut’u... Bu liste uzar gider.

Darbecilerden nefret ederim.

Eli silahlı adamların racon kestiği bir ülkede yaşamak istemem.

Solcu değilim.

Sağcı da değilim.

Hayatımda CHP’ye oy vermedim. Oy vermeyi de düşünmem...

Kemal Kılıçdaroğlu başarısız, Recep Tayyip Erdoğan da başarılı bir politikacıdır benim için... Başkaları farklı düşünebilir, Kemal Bey’in kuş kondurduğunu ileri sürebilir. Mümkün... Böyle düşünenlere “dünyanın en zavallı insanı” gözüyle bakmam, tabiiyetini ve kökenini sorgulamam. “Senin ananı...” diye başlayan mailler atmam.

Başkalarının hoşuna gitmek için yazmıyorum.

İnandığım şeyleri yazıyorum. Katılmayabilirsiniz...

Ben de her gün katılmadığım onlarca yazar okuyorum, varsa itirazlarımı dile getiriyorum, kendimce “nakısa” gördüğüm hususları yazıyorum ama kimseye “ananı” demiyorum.

Siz neden ağzınızı ve ahlakınızı bozuyorsunuz?

İlle de bir şeyci olmam gerekirse, mevcut etiketlendirmeler arasından birini sahiplenebilirim; inanç sahibi bir insan olduğum, bir “iddia”dan geldiğim, daha yaşanabilir bir dünya arzuladığım için, “gericiliğin onurunu” kimselere bırakmam.

Herkes için özgürlüğün kamu düzenini bozacağını ve laik Cumhuriyetimizi tehlikeye düşüreceğini söyleyen Emre Kongar’ın “ilerici” sayıldığı bir ülkede, “herkes için özgürlük” düşüncesi elbette “gericilikle” tenzil edilecektir. Ben durumumdan memnunum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi