Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

‘Çöl peygamberi!’

‘Çöl peygamberi!’

Peygamberimiz İslam tarihini dönemlere ayırmıştır. Bu dönemlerden biri; ilki başta ve diğeri de sonda olmak üzere peygamberlik metodu ve yöntemi üzerine iki hilafet devresidir. İlk hilafet dönemi 30 yıl olarak yaşanmış ve geçmiştir. Sonraki hilafet dönemi ise iki kraliyet veya emaret, saltanat döneminden sonra tecelli edecek olan son hilafet devresidir.

İki saltanat devrinden birisi ısırıcı saltanat devridir. Karadavi gibiler bunu otoriter saltanat olarak ifade etmektedir. Bu hadis diliyle ‘melik-i ad’ dönemi olarak isimlendirilmektedir. İkinci ümera veya saltanat devri ise hadislerde ‘melik cebriyye’ olarak anılan ve Karadavi gibilerin totaliter saltanat devri dedikleri dönemdir. Cumhuriyet adı altında totaliterliği yapılaştıranlar malumdur.

Bediüzzaman bu döneme mutlak istibdat dönemi demektedir ki totaliter rejim demektir.

Kraliyeti ise şudur. 2000 tarihinde Suriye’de sözde cumhuriyet rejimi veraset ile birlikte kraliyet dönemine çevrilmiştir. Kaddafi, Mübarek ve Ali Abdullah Salih de işte bu cummelekiyye denilen kraliyetçi cumhuriyet anlayışını ve akımını taklit ve takip etmişlerdir. Bu totaliter krallığı hayata geçiren ise Esat hanedanlığı olmuştur. İşte bu akımı yıkan Arap Baharı oluyor.

Bundan dolayı Yemenli ulemadan Abdulmecid Zindani Arap Baharını yeni hilafeti taşıyacak bahar ve rüzgar olarak yorumlamaktadır. Yeni baharın rüzgarıyla birlikte ona göre peygamberlik yöntemi üzerine yeniden hilafet tesis edilecektir.

Cebabire yani totaliter rejimler döneminde ise mutlak saltanatlar halaskarlık manasında peygamberlik ve bir anlamda mesihiyet dava ve iddia edeceklerdir. Yani Mesihiyet adına anti Mesihlik yani deccallık yapacaklardır. Sözgelimi Kaddafi gibilerin birlik adına birliği yıkmaları gibi.

¥

Cebabire yani totaliter rejimler döneminde hadisler 27 (Müsned-i Ahmed) ile 30 (Tirmizi) deccalın zuhur edeceğini haber vermektedir. Hadislerde 27 veya 30 deccalin hangi dönemde olacağına dair bir kayıt yok. Lakin dönem karinesiyle bunun ‘cebabire’ yani son hilafetten önceki dönemde olduğunu söyleyebiliriz.

Bu durumda Kaddafi gibi şahsiyetlerin bir nevi deccal olduğuna hükmedebiliriz. Bu yakıştırmayla ona haksızlık mı yapıyor veya iftira mı atıyoruz? Esasında, Çavuşesku devrildiğinde de Romen halkı Anti Christ yani Deccal’ın devrildiğini söylemişlerdir. Elbette Çavuşesku’nun milli tutumları vardı ve bundan dolayı iktidardan indirilmiş de olabilir.

Bununla birlikte dine karşı bir komünist olduğu da muhkem bir kaziyyedir ve inkar edilemez. Maalesef çoklarının da Kaddafi hakkında hüsnü zanları var. Sözgelimi insaflı batılılardan olan Eric Margolis’ın ‘Bildiğim ve tanıdığım Kaddafi’ başlıklı yazısı (Published on Saturday, October 22, 2011 by Eric Margolis The Gadaffi I Knew) benim açımdan bir hayal kırıklığını ifade ediyor.

Chavez gibiler Kaddafi, Beşşar gibi çürük omuzlara büyük vazifeleri ve misyonları yükleyerek hayal kırıklığına davetiye çıkarıyorlar. Halbuki, 2003’ten sonra oğul Bush’un bu rejimlere muhalefetini İsrail’in dizginlediğini unutuyorlar. Bu tip liderlerle Batı ile savaşa girmek çürük aletle savaşa girmeye benzer. Sonucu bellidir.

¥

Kaddafi’nin sözü edilen deccallerden birisi olduğu yakıştırma olmayıp icraatlarıyla ve kendisine yönelik tanımlamalarla sabittir. Kaddafi’nin onayıyla onun biyografisini yazan İtalyan asıllı yazar Mirella Bianco, ‘Bir Çöl Mesajcısı(Peygamberi)’ adlı kitabında aynen şöyle yazmaktadır: “O halde benim de nasıl Muhammed ‘Allah’ın Resulü’ ise, Kaddafi de öylece ‘Çölün Resulü’dür diye bir benzetmede bulunmamda hiçbir kötülük ve saygısızlık olmasa gerektir(RS Biyografi, s:298).”

Kimileri bunun mücerret bir benzetme olduğunu ve mahzuru bulunmadığını söyleyerek suçlamalardan sıyrılabilirler veya Kaddafi’yi aklayabilirler. Halbuki, üçüncü yol ve Yeşil Kitap gibi türrehat veya saçmalıkları bu iddianın altının doldurulması çabalarıdır. Kaddafi, Ahmet Halefullah gibi en azından zımnen İslam mesajının Araplara mahsus veya münhasır olduğuna inanmaktadır. Bundan dolayı en büyük düşmanlığı İslam birliğine ve onu savunan Müslüman Kardeşler gibi hareketlere olmuştur.

İtalyan yazar Mirella Bianco’ya, ‘Biz sosyalistiz ve Hazreti Peygamber de sosyalistlerin imamıdır’ demektedir. Maalesef bu anlamda olmasa bile inkılapçılığa kafasını takmış olan Mevdudi de (Rahmetullahi aleyh) en büyük inkılapçıların peygamberler olduğunu söylemektedir. Kur’an peygamberler izin için inkılapçı değil salih ve muslih ifadesini kullanmaktadır. Kavramları modernleştirebilirsiniz ama anlamını bozamazsınız.

İnkılap daha ziyade sosyalist bir kavramdır ve sağ sol terimleriyle bağlantılıdır. Kaddafi Arap Birliğini, İslam birliğinin zıddı olarak görmektedir. Bu anlamda Antony Blunt ve Şerif Hüseyin gibilerin fiilen izinde yürüdüğünü göstermektedir. Kaddafi, Kral İdris gibilerini İngilizlerin kuklası olarak görmüş ve göstermiştir. Öyle bile olsa Kaddafi’nin soytarılığı ve verdiği zarar onların zararlarıyla mukayese bile edilemez. Zaten birini diğeriyle kıyaslayarak aklamalar yapmak da izafi, lüzumsuz ve beyhedudir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi