Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Libya’nın Nasreddin Hocası!

Libya’nın Nasreddin Hocası!

Kaddafi nev-i şahsına münhasır bir liderdi. Bağdat asıllı Halit Kaştıni, Kaddafi’nin ölümünden sonra yazdığı ‘Arapların Hoca Nasreddin’i (Cuha El Arabi) makalesini okuyunca ilk anda Kaddafi’den bahsettiğini zannettim. Ama makalesinde Kaddafi’ye yönelik doğrudan bir atıf veya gönderme yoktu. Lakin doğrudan atıf olmasa bile Kaddafi Libya’nın Nasreddin Hocası olarak anılıyordu. ‘Çöl Peygamberi’ diyenler olduğu gibi Bülent Ersoy gibi onu diva olarak alarak ananlar da var.

Diva, ilahi ve yüce anlamlarına gelmektedir. Kaddafi de kendisinin kutsal olduğunu söylemiştir (Riyad gazetesi, 1-5-2011). Kaddafi’nin batılı prototipi olan ve onun gibi Euroarabia tabirini kullanan İtalyan gazeteci Oriana Fallaci de Kaddafi için benzeri imalarda bulunmuştur.

Arap dünyasında Cuha (Hoca) ile birlikte anılan iki lider var. Bunlardan birisi Umman Sultanı Kabus’tur. Sarayı Cuha (Hoca) sarayı olarak anılmaktadır. Kaddafi ise doğrudan Cuha/Hoca lakabı ile birlikte anılan liderdir. Kaddafi’nin onayıyla kaleme alınan ‘Bir Çöl Mesajcısı’ kitabında Mirella Bianco bu hususa temas etmekte ve şöyle yazmaktadır: “Bence Kaddafi hakkında, söylenenleri duyamayacak kadar kendi düşünce alemine gömülmüştür. Onun şahsiyeti konusunda yazılan ve en küçük ilmi ve ciddi bir delile dayanmayan saçma sapan yazılar, onun ülküsü uğruna verdiği mücadelenin sonuçları üzerinde çok kötü tesir etmiştir.

Bunlar Kaddafi’yi bazen Harun Reşid’e, bazen St. Juste’e ve bazen Savonarola’ya bazen de delimsek ve güldürücü nükteleriyle Cuha (Nasreddin Hoca’ya) bazen de Cromvel’e, bazen de Prens Mishkin’e ve elbette bazen de Cemal Abdunnasır’a benzetmişlerdir...” Onun Abdunnasır’a öykündüğü ama benzemediği doğrudur. Zira 1975’teki başarısız suikast girişiminden sonra Devrim Komuta Konseyini dağıtmıştır. Tamamen tekil ve ailesine dayalı bir diktatörlük ve hanedanlık inşa etmiştir.

¥

Nasreddin Hoca veya Arap Cuha’sı eğlenceli ve eğlendirici bir şahsiyettir. Cuha veya Hoca’nın özelliklerinden veya sıfatlarından birisi ‘soytarı (Clown)’ olmasıdır. İkincisi ise ‘aptal (fool)’ olmasıdır. Nasreddin Hoca, Konya Akşehir’den olmasına mukabil Arap Cuhası Kufe’lidir ve rivayete göre annesi Peygamberin(S.A.V.) hadimi Enes ibni Malik’in hizmetkârıdır. Kufeli Cuha’nın asıl adı Ebu Gusn Düceyn İbni Sabit Fezzari’dir. Zarif, zeki ve nüktedan birisidir ve şakadan hoşlanmaktadır.

Nasreddin Hoca’nın Akşehir gölüne maya çalması gibi Cuha da bir gün Kufe yakınlarında büyük bir çukur kazmaktadır.

Bunu gören yarenlerinden birisi kendini alamaz ve sorar: Hazret! Burasını niye kazıyorsun? Şöyle cevap alır: Sahraya para gömmüştüm bir türlü yerini bulamıyorum.

Bunun üzerine yine yareni dayanamaz sorar: Gömdüğün yere alamet veya işaret koymadın mı? Cuha cevabı yapıştırır: Koymaz olur muyum? Üstünde gölge eden bir bulut vardı, uçup gitmiş!

Şirazi gibilerine göre ona aptallık izafe eden hikayeler ise uydurmadır. Kaddafi, Cuha mıdır değil midir tartışma konusudur. Lakin sürrealist olduğundan şüphe edilemez. Bu açıdan kendisini İspanyol sürrealist ressam Salvador Dali’ye de benzetenler bulunuyor. Hoca ile Dali arasında gidip gelmekte idi. ‘Tağut zamanı’ adlı yazısında Muhammed Cemil Ahmed adlı yazar Kaddafi’nin sürrealist bir lider olduğuna temas etmektedir.

Saddam eskilerin tabiriyle demevi ve öfkeli bir liderdi. Kaddafi ise kan dökücü özelliği olmakla birlikte sürrealist bir lider tipi çizmekte idi. Saddam ile ortak yönlerinden birisi her ikisinin de roman yazma dürtüsü ve merakıdır. Yani yazar veya sanatçı yönleri de bulunmaktadır. Kaddafi’nin ölümü sırasında mizahi yönü daha açık ve bariz hale gelmiştir. Ayşe Kaddafi babasının yakalandığını öğrenince özel telefonundan kendisini arar.

Lakin telefon katillerinin elindedir ve Ayşe Kaddafi’ye ilk elden acı bilgiyi ulaştırırlar. Saidi gibi Ayşe Kaddafi de şok olur.

Kaddafi’nin telefonuna cevap veren devrimci şunları söyler: “Ebu Şefşufe öldü”. Meğerse Libyalılar Kaddafi için yine mizah ürünü olan ‘Ebu Şefşufe’ lakabını ve tabirini kullanıyorlarmış. Ebu Şefşufe lakabı genel olarak kıvırcık, hafif dalgalı ve dağınık olan saçların sahibine verilirmiş.

İngilizce’de de onunla ilgili birçok tabir kullanılmaktadır. Farfara kıyafetler giyen lider, çılgın, deli, git gel adam ve sistematik olmayan zulüm mekanizması, kaçık, megaloman vesaire gibi.

Bütün bu lakapları saydıktan sonra Eric Margolis şunları yazıyor: “Gadaffi was not crazy, but for sure the oddest person/ Kaddafi’nin çılgın olduğunu düşünmüyorum olsa olsa garip birisi diyebilirim...” Zaten garip birisi denilince aslında geride dahil etmedik bir şey kalmıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi